Translating this text will be very easy.
- Bu metni çevirmek çok kolay olacak.
It's easy to cut cheese with a knife.
- Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.
It was not so simple to write a letter in English.
- İngilizce bir mektup yazmak böyle kolay değildi.
The work here is fairly simple.
- Buradaki iş oldukça kolaydı.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
I was easily taken in by his smooth talk.
- Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
I found the problem uncomplicated.
- Ben sorunu kolay buldum.
It's easy to make and it's cheap.
- Yapması kolaydır ve ucuzdur.
Speaking Esperanto is so easy that sometimes it requires a real effort.
- Esperanto konuşmak o kadar kolaydır ki bazen gerçek bir çaba gerektirir.
That cocktail is sweet and easy to drink.
- O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.
When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
- Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
It must be easy for him to find the way.
- Onun yolu bulması kolay olmalı.
I figured it would be easy to do.
- Bunu yapmanın kolay olacağını düşündüm.