He proved to be an ideal husband.
- İdeal bir koca olduğunu ispat etti.
She hated her husband.
- Kocasından nefret etti.
He has enormous fingers.
- Onun kocaman parmakları vardır.
She lives alone in a house of enormous dimensions.
- Kocaman bir evde yalnız yaşıyor.
Seen from the sky, the river looked like a huge snake.
- Gökyüzünden bakıldığında, nehir kocaman bir yılan gibi görünüyordu.
I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale.
- Ken'in dükkanındaki kocaman içi doldurulmuş ayıyı almak istedim ama satılık değildi.
They became man and wife.
- Onlar karı koca oldu.
The priest pronounced them man and wife.
- Rahip onları koca ve karı ilan etti.
The universe is a large school.
- Evren kocaman bir okul.
The universe is a large school.
- Kainat kocaman bir okul.
Her husband's illness caused her great anxiety.
- Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
Tom is quite big-headed.
- Tom oldukça koca kafalıdır.
The cows looked big and docile.
- İnekler kocaman ve uysal görünüyordu.
That's just an old wives' tale.
- O sadece bir kocakarı masalı.
That's an old wives' tale.
- Bu bir kocakarı masalı.
Mary's hubby is chubby.
- Mary'nin kocası tombul.
My hubby and I used to go mountain climbing together.
- Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul kocası ölmüş bir kadındır.