She hated her husband.
- O, kocasından nefret etti.
He proved to be an ideal husband.
- İdeal bir koca olduğunu ispat etti.
She lives alone in a house of enormous dimensions.
- Kocaman bir evde yalnız yaşıyor.
The elephant is an enormous creature.
- Fil kocaman bir yaratıktır.
I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale.
- Ken'in dükkanındaki kocaman içi doldurulmuş ayıyı almak istedim ama satılık değildi.
A huge monster is coming down the mountain.
- Kocaman bir canavar dağdan aşağıya iniyor.
They pretend to be man and wife.
- Onlar karı kocaymış gibi davranıyorlar.
This man is not my husband.
- Bu adam benim kocam değil.
The universe is a large school.
- Evren kocaman bir okul.
The universe is a large school.
- Kainat kocaman bir okul.
A tiny spark may become a great flame.
- Cılız bir kıvılcım kocaman bir aleve dönüşebilir.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
He used a big piece of paper to make the bag.
- Torbayı yapmak için koca bir parça kağıt kullandı.
What is that big building in front of us?
- Önümüzdeki bu koca bina nedir?
Her husband asked her to throw that old hat away.
- Onun kocası o eski şapkasını atmasını istedi.
That's an old wives' tale.
- Bu bir kocakarı masalı.
Mary's hubby is chubby.
- Mary'nin kocası tombul.
My hubby and I used to go mountain climbing together.
- Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul kocası ölmüş bir kadındır.