She hated her husband.
- O, kocasından nefret etti.
She hated her husband.
- Kocasından nefret etti.
He has enormous fingers.
- Onun kocaman parmakları vardır.
She lives alone in a house of enormous dimensions.
- Kocaman bir evde yalnız yaşıyor.
The lion opened its huge mouth and roared.
- Aslan kocaman ağzını açtı ve kükredi.
Seen from the sky, the river looked like a huge snake.
- Gökyüzünden bakıldığında, nehir kocaman bir yılan gibi görünüyordu.
This man is not my husband.
- Bu adam benim kocam değil.
The priest pronounced them man and wife.
- Rahip onları koca ve karı ilan etti.
The universe is a large school.
- Kainat kocaman bir okul.
The universe is a large school.
- Evren kocaman bir okul.
The news that her husband had been killed in an accident was a great shock to her.
- Kocasının bir kazada hayatını kaybettiği haberi ona büyük bir şok oldu.
A tiny spark may become a great flame.
- Cılız bir kıvılcım kocaman bir aleve dönüşebilir.
Tom is quite big-headed.
- Tom oldukça koca kafalıdır.
I've got a big week ahead of me.
- Önümde koca bir haftam var.
Mary complained about her husband again - the same old story.
- Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
That's just an old wives' tale.
- O sadece bir kocakarı masalı.
My hubby and I used to go mountain climbing together.
- Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
Mary's hubby is chubby.
- Mary'nin kocası tombul.
A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul kocası ölmüş bir kadındır.