You have our unconditional support.
- Koşulsuz desteğimize sahipsiniz.
Fadil loved Dania unconditionally.
- Fadil, Dania'yı koşulsuz olarak sevdi.
Tom and Mary demanded better working conditions.
- Tom ve Mary daha iyi çalışma koşulları talep etti.
Living conditions were hard.
- Yaşam koşulları zordu.
Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
- Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
- Koşullar altında iflâs kaçınılmazdır.
If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
- Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
- Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
When we borrow money, we must agree to the conditions.
- Para borç aldığımızda koşulları kabul etmeliyiz.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Health is a necessary condition for happiness.
- Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.
Mileage varies with driving conditions.
- Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.
You can have the last word with a woman, on the condition that it is yes.
- Evet olması koşuluyla, bir kadına son sözü söyleyebilirsin.