koşullandırma

listen to the pronunciation of koşullandırma
التركية - الإنجليزية
to conditions
conditioning
koşul
provision
koşul
conditions

Living conditions were hard. - Yaşam koşulları zordu.

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

koşul
string
koşul
circumstance, condition; stipulation, clause
koşul
circumstance

I think I've showed considerable constraint under the circumstances. - Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.

Under the circumstances, bankruptcy is inevitable. - Koşullar altında iflâs kaçınılmazdır.

koşul
(Bilgisayar) where
koşullandırmak
condition
koşul
term

If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment. - Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.

Terms of use may be changed without notice. - Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.

koşul
(Bilgisayar) when the
koşul
(Bilgisayar) while
koşul
clause
koşul
restriction
koşul
constraint

I think I've showed considerable constraint under the circumstances. - Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.

koşul
(Bilgisayar) when

When we borrow money, we must agree to the conditions. - Para borç aldığımızda koşulları kabul etmeliyiz.

koşul
(Bilgisayar) cond

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

You can have the last word with a woman, on the condition that it is yes. - Evet olması koşuluyla, bir kadına son sözü söyleyebilirsin.

koşul
reservation
koşul
condition

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

Mileage varies with driving conditions. - Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.

işaret koşullandırma
signal conditioning
koşul
stipulation
koşul
requirement
koşul
(Hukuk) condition, provision
koşul
proviso
koşul
state
koşullandırmak
to condition
koşullandırmak
psych. to condition
التركية - التركية
Şartlandırmak işi, şartlandırma
koşul
Bir şeyin kendi özelliğini kazanması için, bulunması gereken durum, gerekli olan özellik
koşul
Bir şeyin kendi özelliğini kazanması için, bulunması gereken durum, gerekli olan özellik: "Türk Eli'nin uluları bu koşullar altında yeni toprakların, yeni vatanların gereğini duyar olmuştu."- N. Araz
koşul
Bir antlaşmada belirlenen hükümlerden her biri
koşul
Şart
koşullandırmak
Şartlandırmasına sebep olmak, şartlandırmak
koşullandırma
المفضلات