Before the race, the runners have to warm up.
- Yarıştan önce koşucular ısınmak zorundadır.
You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
- Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off.
- Tom ofisin etrafında kafası kesilmiş bir tavuk gibi koşuyordu.
A rabbit is running in the garden.
- Bahçede bir tavşan koşuyor.
They are running in the park.
- Onlar parkta koşuyorlar.
A rabbit is running in the garden.
- Bahçede bir tavşan koşuyor.
I make it a rule to go jogging every morning.
- Her sabah koşuya gitmeyi kural haline getiririm.
I think jogging is good exercise.
- Ben koşunun iyi bir egzersiz olduğunu düşünüyorum.
I'm literally on a treadmill.
- Ben tam anlamıyla bir koşu bandında yaşıyorum.
Tom ran on the treadmill.
- Tom koşu bandı üzerinde koştu.