Tom bilerek başını salladı.
- Tom nodded knowingly.
Tom ve Mary kasten birbirine kafa salladı.
- Tom and Mary nod at each other knowingly.
Şu an nerede olduğunu bilmek istiyorum.
- I want to know where you are now.
Ben tam saati bilmek istiyorum.
- I'd like to know the exact time.
Tom Mary'yi daha iyi tanımak istedi.
- Tom wanted to get to know Mary better.
Bir insanı tanımak için, onunla sadece bir hafta seyahat etmelisin.
- In order to know a man, you have only to travel with him a week.
Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
- The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
Formülleri ezberlemek yeterli değil. Onların nasıl kullanılacağını bilmen gerek.
- It's not enough to memorize the formulas. You need to know how to use them.
Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
- Do you know where your father went?
Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
- A healthy man does not know the value of health.
Onların kızgın olduğunu anlamak için Fransızca anlamama gerek yoktu.
- I didn't need to understand French to know that they were angry.
Biliyorum, anlamak zor.
- I know it's hard to understand.
Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
- I want to get you someplace where I know you'll be safe.
Seni ne kadar görmek istediğimi bilmiyorsun.
- You don't know how bad I want to see you.
Tom'un seni görmekten hoşlanacağını biliyorum.
- I know Tom would love to see you.
Tom, Mary'nin nerede yaşamak istediğini bilmiyor.
- Tom doesn't know where Mary wants to live.
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- I know that you're a teacher.
Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
- Do you know where your dad went?
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.
- Tom knows a man who lives in Boston.
Gerçekten ihtiyacım olan şey, uzun zamandır tanıdığım en iyi arkadaşlarım Tom ve Mary ile biraz zaman geçirmekti.
- What I really needed was to spend a bit of time with my best mates Tom and Mary, who I've known for ages.
Tom, Mary'nin yaz tatilini nerede geçirmek istediğini bilmiyordu.
- Tom didn't know where Mary wanted to spend her summer vacation.
She smiled knowingly, but kept the secret.
I know your mother, but I’ve never met your father.
I won’t lend you any money. You would never pay me back; I know you.
And Adam knew Eve his wife; and she conceived, and bare Cain, and said, I have gotten a man from the LORD.
She knows chemistry better than anybody else.
Do you know that Michelle and Jack are getting divorced? ― Yes, I know.
You're old enough to know better.
- You are old enough to know better.
That's what I want to know.
- That is what I want to know.