Bu kitap benim anlayışımın üzerindedir.
- This book is above my understanding.
Yani, Çin ulusuna karşı daha anlayışlıyım.
- That's to say, I have a better understanding of the Chinese nation.
Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.
- Tom says that he has no trouble understanding Mary's French.
Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
Aralarında gizli bir anlaşma var.
- They have a secret understanding between them.
Tom ve Mary anlaşmaya vardı.
- Tom and Mary came to an understanding.