Bilmek bir şey değildir, hayal gücü her şeydir.
- Knowing is nothing, imagination is everything.
Şu an nerede olduğunu bilmek istiyorum.
- I want to know where you are now.
Tom Mary'yi daha iyi tanımak istedi.
- Tom wanted to get to know Mary better.
Bu dağı tanımak istiyorum.
- I want to know about this mountain.
Dil öğrenmenin en zor kısmı kelime bilgisini ezberlemektir.
- The hardest part of learning a language is knowing the vocabulary by heart.
Yeni kelimeler ezberlemek için iyi bir yol biliyor musunuz?
- Do you know a good way to memorize new vocabulary?
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
- Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
Mahjong oynamayı biliyor musun?
- Do you know how to play mahjong?
Onu sevip sevmediğimi anlamak için onu yeterince iyi tanımıyorum.
- I don't know Tom well enough to know whether I like him or not.
Bu tür soruna neyin sebep olduğunu herhangi birinin bilip bilmediğini anlamak için birilerine soracağım.
- I'll ask around to see if anyone knows what causes this kind of problem.
Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
- I want to get you someplace where I know you'll be safe.
Kimi görmek istediğini bilmiyorum.
- I don't know who you want to see.
Onu görmek istediğini Tom'un öğrenmesine izin vereceğim.
- I'll let Tom know you want to see him.
Tom yaşamak için uzun zamanı olmadığını biliyor.
- Tom knows he doesn't have long to live.
Tom, Mary'nin nerede yaşamak istediğini bilmiyor.
- Tom doesn't know where Mary wants to live.
Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- I know that you're a teacher.
Babanın nereye gittiğini biliyor musun?
- Do you know where your dad went?
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.
- They don't know what difficulties Tom went through in his youth.
Tom, Mary'nin yaz tatilini nerede geçirmek istediği bilmiyor.
- Tom doesn't know where Mary wants to spend her summer vacation.
Tom, Mary'nin yaz tatilini nerede geçirmek istediğini bilmiyordu.
- Tom didn't know where Mary wanted to spend her summer vacation.
I know your mother, but I’ve never met your father.
I won’t lend you any money. You would never pay me back; I know you.
And Adam knew Eve his wife; and she conceived, and bare Cain, and said, I have gotten a man from the LORD.
She knows chemistry better than anybody else.
Do you know that Michelle and Jack are getting divorced? ― Yes, I know.
You're old enough to know better.
- You are old enough to know better.
You are old enough to know better.
- You're old enough to know better.
... town hall discussion on a subject we all know to be truly ...
... How did people just even know to use it? ...