know (archaic)

listen to the pronunciation of know (archaic)
الإنجليزية - التركية

تعريف know (archaic) في الإنجليزية التركية القاموس.

wit
{i} nükte

Tom her zaman nükte yapıyor. - Tom is always making witty remarks.

Tom sık sık nükte yapar. - Tom frequently makes witty remarks.

wit
farkında olmak
wit
nüktecilik
wit
{i} ince espri

O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi? - The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?

İnce espri konuşmaya lezzet verir. - Wit gives zest to conversation.

wit
espritüel kimse
wit
nüktedanlık
wit
{f} öğrenmek

Yerli bir konuşucuyla Fransızca öğrenmek istiyorsan, lütfen benimle irtibat kur. - If you'd like to study French with a native speaker, please contact me.

Şirketiniz öncelikli olarak Amerika ile iş yapıyorsa, o zaman Amerikalı bir yerli ile İngilizce öğrenmek zorunda kalırsınız. - If your company primarily does business with America, then you should be studying English with a native speaker from America.

wit
{f} farkında ol

O farkında olmadan Tom'un arka kapısında sızdım. - I just snuck in Tom's back door without him noticing.

Farkında olmadan tam yanımdan geçti. - She passed right by me without noticing.

wit
{f} yâni

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

Bu sabah depomu benzinle doldurduğumda, litresi 135 yene mal oldu yani galonu 6.55 dolar. - When I filled my tank with gasoline this morning, it cost ¥135 per liter which is $6.55 per gallon.

wit
anlayış

İyi bir espri anlayışı zor dönemlerle başa çıkmana yardımcı olacaktır. - A good sense of humor will help you deal with hard times.

Bazı normlarla ilgili temel bir anlayış olmadan, iletişim mümkün değildir. - Without a basic understanding of certain norms, communication is impossible.

wit
akıl

Çılgınlık yapmadan yaşayan insan düşündüğü kadar akıllı değildir. - Who lives without folly is not so wise as he thinks.

Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir. - All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.

wit
zekâ

Ben senin ince zekana sahip değilim. - I don't have your wit.

Onun zekası ve deneyimi onun sorunla baş etmesini sağladı. - His intelligence and experience enabled him to deal with the trouble.

wit
zekâ kıvraklığı
wit
{i} espritüel kimse, nüktedan kimse
wit
{i} espritüellik, nüktedanlık, nüktecilik
wit
{i} ince zekâ

Ben senin ince zekana sahip değilim. - I don't have your wit.

wit
(isim) zekâ, ince zekâ, akıl, ince espri, nükte, zeki kimse
الإنجليزية - الإنجليزية
{f} wot
{f} wit