Biz vurmak üzereydik.
- We were just about to knock.
Ön kapıda bir vuruş vardı.
- There was a knock at the front door.
Kapıda bir vuruş vardı.
- There was a knock at the door.
Tom bile kapıyı çalmak için rahatını bozmadı.
- Tom didn't even bother knocking on the door.
Tom Mary'nin evde olmadığını farkeder etmez kapıyı çalmaktan vazgeçti.
- Tom stopped knocking on the door as soon as he realized Mary wasn't home.
Kapıda bir vurma sesi duydum.
- I heard a knock at the door.
Biz vurmak üzereydik.
- We were just about to knock.
Yerinde olsam çocuğumu bir süre için kendi başına dışarı gönderirdim. Bu noktada birkaç sert darbe ona iyi gelebilir.
- I'd send my kid out on his own for a while if I were you. A few hard knocks at this point might do him some good.
Fabrikanın kapanması, şehrin ekonomisine önemli ölçüde darbe etkisi yapacak.
- The closure of the factory will have significant knock-on effects for the town's economy.
Kafana göre takıl, Tom.
- Knock yourself out, Tom.
Tom'u eleştirip durma. Elinden gelenin en iyisini yapıyor.
- Don't knock Tom. He's doing his best.
Kapıda bir vurma sesi duydum.
- I heard a knock at the door.
Bir vurma sesi duydun mu?
- Did you hear a knock?
Tom Mary'ye vurup yere serdi.
- Tom knocked Mary down.
Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.
- The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down.
Biz kapı çalmak üzereydik.
- We were just about to knock.
Tom'un odasına girmeden önce her zaman kapıyı çalmalısın.
- You should always knock before entering Tom's room.
Mary'nin çalma fırsatı olmadan Tom kapıyı açtı.
- Tom opened the door before Mary had a chance to knock.
O, cennetin kapısını çalmaktan bıktı.
- She was tired of knocking on heaven's door.
Tom Mary'nin evde olmadığını farkeder etmez kapıyı çalmaktan vazgeçti.
- Tom stopped knocking on the door as soon as he realized Mary wasn't home.
Don't knock it until you've tried it.
Knock on the door and find out if they're home.
He played a slow but sure knock of 35.