klâsik

listen to the pronunciation of klâsik
التركية - الإنجليزية
classic

I don't like classical music. - Ben klasik müziği sevmiyorum.

I like to listen to classical music. - Klasik müzik dinlemeyi severim.

classical

I like classical music very much. - Ben klasik müziği çok severim.

I like not only classical music but also jazz. - Sadece klasik müziği değil aynı zamanda jazzı da severim.

classic, classical
classical; classic; standard, classic, usual; classic; classicist
standard
(a) classic
usual

Tom usually listens to a radio station that plays classic rock. - Tom genelde klasik rock çalan bir radyo istasyonunu dinler.

Tom usually listens to classical music. - Tom genellikle klasik müzik dinler.

conventional
conservative
vintage
klasik biçim yanlısı
classicist
klasik biçimde olan
classical
klasik biçime uyma
classicism
klasik edebiyat uzmanı
classicist
klasik eser
classic
klasik eserler yazan yazar
classic
klasik eserler yazarı
ancients
klasik manikür
classic manicure
klasik metin
codex
klasik müzik
classical music
klasik müziği
classical music
klasik sanat bilgini
classicist
klasik silahlar
conventional weapons
klasik öğrenim
classicism
klasik öğrenimi savunma
classicism
klasikler
Classics

I'm showing an interest in the classics. - Klasiklere ilgi gösteriyorum.

Only a few students get perfect grades in Chinese Classics. - Çin Klasiklerinde sadece birkaç öğrenci mükemmel notlar alır.

kısmen klasik
semiclassical
kısmen klasik olarak
semiclassically
tablo klasik
(Bilgisayar) table classic
windows klasik
(Bilgisayar) windows classic
التركية - التركية
Hiç bir zaman modası geçmeyen değerli model
Eski yunan ve roma sanatı ile ilgili olan
(Osmanlı Dönemi) eskiden beri süregelen
KLASİK
(Osmanlı Dönemi) Âdet hâline gelmiş usul
KLASİK
(Osmanlı Dönemi) Fr. Çok eskiden yazıldığı hâlde değerini kaybetmeyen eser veya san'at eseri