kibar

listen to the pronunciation of kibar
التركية - الإنجليزية
kind

Mary takes Bill's kindness for granted. - Mary Bill'in kibarlığını doğal karşılıyor.

You're really too kind. - Sen gerçekten çok kibarsın.

courteous

Be courteous and respectful. - Kibar ve saygılı olun.

gentle

The gentle-looking old man got up and gave his hand to me. - Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.

Sir Harold is a fine English gentleman. - Sir Harold kibar bir İngiliz beyefendisi.

polite

You should try to be more polite. - Daha kibar olmayı denemelisin.

You must be polite to your elders. - Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.

elegant

The Browns are an elegant and happy family. - Brownlar kibar ve mutlu bir ailedir.

attentive
mild
friendly
hooly
genteel
courtly
wellbred
kid-glove
gentil
well-disposed
debonair
decorous
easy-going
noble
fashionable
douce
well-bred, refined
nice

I don't remember Tom being so nice. - Tom'un çok kibar olduğunu hatırlamıyorum.

He is very nice. He never speaks ill of others. - O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.

gallant

He is a very gallant gentleman. - O çok kibar bir beyefendidir.

chivalrous
exquisite
aristocratical
kid glove
well mannered
civilized
tasteful, correct (thing)
distingue
aristocratic
well-born
polite, kind, refined, courteous, civil, well-bred; noble, distinguished
blancmange
bland
civil

I will write him a civil answer. - Ona kibar bir cevap yazacağım.

{s} urbane
refined
slimy
decent

Tom is one of the most decent men I know. - Tom tanıdığım en kibar erkeklerden biri.

grand
{s} sharp
{s} parliamentary
distinguish
gaiiant
well born
well disposed
{s} polished
delicate
silkstocking
kibar kadın
dame
kibar adam
toff
kibar bayan gibi
gentlewomanlike
kibar bir şekilde
chivalrously
kibar davranış
kindly bearing
kibar davranış
polite behavior
kibar fahişe sınıfı
demimonde
kibar kimse
gentleman
kibar konuşan
fair spoken
kibar muamele
(Politika, Siyaset) courteous treatment
kibar olmak için kaba ol
(Konuşma Dili) be cruel to be kind
kibar tabaka
gentry
kibar tavır
bon ton
düşkün kibar
shabby genteel
fakir ama temiz giyimli kibar
shabby genteel
kibarlar
the nobilities
kibarlar
gentlefolks
kibarlar
the upper ten
kibarlar
gentlefolk
kibarlar
polite society
kibarlar
the fashionables
التركية - التركية
Büyükler, ulular
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile): "Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti."- H. Taner
Seçkin, değerli
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse): "İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum."- Y. Z. Ortaç
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile)
Seçkin, değerli: "Fazla bolluk da görmemiş bir ailenin kibar eşyaları sessiz bir şekilde âdeta hitap ediyordu."- S. F. Abasıyanık
ince ve nazik olan
KİBAR
(Osmanlı Dönemi) (Kebir. C.) İnce ve nârin yapılı. Terbiyeli ve nezaket sahibi. Hassas
KİBAR
(Osmanlı Dönemi) Kebirler. Büyük rütbeliler. Büyükler
kibar düşkünü
Varlığını, saygınlığını yitirmiş kimse
kibar lokması
Gösterişli, görkemli durum veya ortam
SİGAR Ü KİBAR
(Osmanlı Dönemi) Küçükler ve büyükler
melih kibar
Sevdan Olmasa, işte öyle Birşey, Bir de Bana Sor gibi şarkılarıyla tanınan ve geçenlerde 54 yaşındayken ölen bestecimiz
kibar
المفضلات