Tom knows better than to play with matches.
- Tom'un kibritlerle oynamayacak kadar aklı var.
Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
- Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
This radio is no bigger than a matchbook.
- Bu radyo bir kibrit kutusundan daha büyük değil.
That weirdo breeds cockroaches in a matchbox.
- O ucube bir kibrit kutusunda hamam böcekleri yetiştirir.
You saved all your baby teeth in this matchbox? That's gross!
- Bütün bebek dişlerini bu kibrit kutusunda biriktirdin mi? Bu iğrenç!
He gathered the last three matchsticks left on the floor.
- O, yerde bırakılmış son üç kibrit çöpünü topladı.
He felt for his matches and found them in his back pocket.
- O, kibritlerini hissetti ve onları arka cebinde buldu.
You shouldn't play with matches.
- Kibritlerle oynamamalısın.