In both appearance and personality, Tom is exactly like his father.
- Hem görünüm hem de kişilik olarak, Tom tam olarak babasına benziyor.
Mary thinks that looks are more important than personality.
- Mary görünüşlerin kişilikten daha önemli olduğunu düşünüyor.
She has a character defect.
- Onda kişilik sorunu var.
He is a man of character.
- O kişilikli bir insandır.
The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
- Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
I don't like women without personalities.
- Kişiliksiz kadınlardan hoşlanmıyorum.