تعريف keying في الإنجليزية التركية القاموس.
- anahtarlama
- tutturma
- kilitleme
- key
- anahtar
Araba anahtarlarımı unuttum.
- I have left my car keys behind.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
- key
- {i} tuş
Tom bilgisayar klavyesindeki bir tuşa bastı.
- Tom pressed a key on the computer keyboard.
Bu piyanonun yalnızca 87 tane tuşu var.
- This piano has only 87 keys.
- keying error rate
- tuşlama hata oranı
- keying effect
- (Jeoloji) anahtarlama etkisi
- keying material
- (Askeri) anahtar malzemesi
- keying material
- (Askeri) ANAHTAR MALZEMESİ: Kripto teçhizatının tertip ve kurulmasında yardımcı olan veya doğrudan doğruya kripto kapama ve açma işlemlerinde kullanılan kripto malzemesi
- keying process
- (Askeri) anahtarlama işlemi
- key
- {i} perde
Bu şarkıyı o perdede söyleyemem.
- I can't sing this song in that key.
O perdede bu şarkıyı söylemek benim için zor olacak.
- It'll be difficult for me to sing this song in that key.
- amplitude shift keying
- (Bilgisayar,Teknik) sayısal genlik kiplenimi
- key
- (Bilgisayar) kiplemek sayısal
- key
- girmek bilgisayar
- key
- şifre cetveli
- key
- anahtarı
Tom anahtarı cebine koydu.
- Tom put the key in his pocket.
Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
- It goes without saying that honesty is the key to success.
- key
- ses perdesi
- key
- (Ticaret) ana sanayi
- key
- (Ticaret) temel sanayi
- key
- baş
Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
- It goes without saying that honesty is the key to success.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
- key
- tuş (klavyede)
- key
- tuşlara basmak
- key
- anahtarlamak
- key
- sıkıştırmak
- key
- (Bilgisayar) tuşuna bastığınızda
- key
- asli
- key
- maniple
- key
- kiplemek
- key
- (Ticaret) temel para
- key
- somun anahtarı
- key
- en önemli
Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
- Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
- key
- tespit etmek
- key
- dil
Bir dil milyonların anahtarıdır.
- A language is a key to the heart of millions.
Sözde herhangi bir dilin hakimiyetinin anahtarı, kelimeleri ve dilbilgisini bağlama yoluyla hayata geçirmektir.
- The key to the so-called mastery of any language is bringing the words and grammar to life through context.
- key
- kurgu
- key
- vida anahtarı
- key
- zemberek kurgusu
- key
- kontak anahtarı
- key
- devreye sokmak
- key
- cevap anahtarı
- key
- etiket
- electronic keying
- elektronik açıp kapama
- key
- {f} uydur
- key
- (to ile) daha uygun hale getirmek
- key
- müzik anahtarı
- key
- ayarlamak
- key
- (piyano/daktilo/vb.) tuş
- key
- açar
O anahtar bu çekmeceyi açar mı?
- Will that key unlock this drawer?
Bu anahtar neyi açar?
- What does this key unlock?
- key
- başarı için gerekli
- key
- çok önemli
- key
- açıklama
- key
- (to ile) çözüm yolu
- key
- (Spor) Basketbol sahasında pota altındaki "ampul" olarak da tabir edilen serbest atış bölgesi
- key
- (Mühendislik) kama
- amplitude phase keying
- (APK) genlik evre kiplenimi
- amplitude phase keying
- (Bilgisayar,Teknik) genlik evre kiplenimi
- amplitude shift keying
- (ASK) sayisal genlik kiplenimi
- biphase shift keying
- (Askeri) iki tabanlı faz-kaydırmalı anahtarlama
- daily keying element
- (Askeri) GÜNLÜK ŞİFRE ANAHTAR UNSURU: Kriptoğrafide; özel anahtarın, önceden tayin edilen fasılalarla, genel olarak her gün, değişen kısmı
- daily keying element
- (Askeri) günlük şifre anahtar unsuru
- differential phase shift keying
- (Askeri) ayrımsal faz kaydırmalı anahtarlama
- frequency exchange keying
- (Askeri) frekans değişim anahtarlaması
- frequency shift keying
- (Askeri) FREKANS KAYMALI GÖNDERME: Bir telgraf veya bilgi kodu işaret ve aralık unsurlarını, taşıyıcı dalga frekansı sabit bir miktar kaydırılarak gönderme usulü
- key
- {i} rumuz
- key
- perdesini
- key
- {i} çözüm yolu
- key
- key up heyecanlan dırmak
- key
- kilit taşını yerleştirip kemeri tamamlamak
- key
- {f} to -e göre ayarlamak, -e uygun duruma getirmek, -e uydurmak
- key
- {i} müz. anahtar
- key
- soruların çözüm cetvelini vermek
- key
- {f} akort etmek
- key
- {i} kilit nokta
- key
- daha uygun ha
- key
- {f} kilitlemek
Kapıyı kilitlemek istedim ama anahtarı kaybettim.
- I wanted to lock the door, but I'd lost the key.
- key
- kitapta bakılması gereken yeri gösteren not koymak
- key
- coşturmak
- key
- {i} elektrik düğmesi
- key
- {i} çözüm
- key
- {i} ses
- key
- {s} ana
Araba anahtarlarımı unuttum.
- I have left my car keys behind.
John cebinden bir anahtar çıkardı.
- John took a key out of his pocket.
- key
- {f} girmek [(Bilgisayar) ]
- key
- {s} kilit
Jim kilitin içinde anahtarı çevirdi.
- Jim turned the key in the lock.
Tom onların onu kilitlemelerinden ve anahtarı atmalarından korkuyordu.
- Tom was afraid that they'd lock him up and throw away the key.
- key
- tutturmak
- key
- {f} uydurmak
- key
- {i} (klavyede) tuş
- key
- (Askeri) ANA, TEMEL, ESAS, KENET, KİLİT, ÖNEMLİ: Bir işte esas olan ve diğerlerine temel teşkil eden; çeşitli parça ve bölümleri birbirine bağlayan; bir topluluk içinde en önemli durumda olan, örneğin (keyman), (keystone) gibi
- key
- böyle bir not sistemi kullanmak
- key
- açacak
- message keying element
- (Askeri) HABER ANAHTAR ELEMANI: Belirli bir anahtarın her haberde değişen kısmı
- phase shift keying
- (Askeri) faz kaydırmalı anahtarlama
- quadrature phase shift keying
- (Askeri) dörtlü faz kaydırmalı anahtarlama
- voice actuation (keying)
- (Askeri) ses faaliyeti