kesintili

listen to the pronunciation of kesintili
التركية - الإنجليزية
fitful
(Dilbilim,Pisikoloji, Ruhbilim) discrete
(Dilbilim) interrupted
net
intermittent
On and off

It rained on and off all day. - Bütün gün kesintili olarak yağmur yağdı.

Tom cried on and off for hours. - Tom kesintili olarak saatlerce ağladı.

net (after deductions)
discontinuous
minus/less deductions
discontinuous, intermittent
off and on
kesinti
deduction
kesinti
{i} interruption

Tom was annoyed at the interruption. - Tom kesintide rahatsız oldu.

He doesn't allow interruptions. - O, kesintilere izin vermez.

kesintili olarak
off and on
kesintili çalışma
(Bilgisayar,Teknik) intermittent duty
kesintili, düzensiz
intermittent, irregular
kesintili akım
intermittent current
kesintili akım
interrupted current
kesintili akım
interrupted flow
kesintili akış
intermittent flow
kesintili bellek
(Pisikoloji, Ruhbilim) lethological memory
kesintili hareket
intermittent movement
kesintili ilişki
(Tıp) coitus interruptus
kesintili kaynak
intermittent weld
kesintili kaynak
stepwelding
kesintili olarak
on and off

It rained on and off all day. - Bütün gün kesintili olarak yağmur yağdı.

Tom cried on and off for hours. - Tom kesintili olarak saatlerce ağladı.

kesintili suverme
interrupted quenching
kesintili suverme
step quenching
kesintili yaşlanma
interrupted aging
kesintili yenilikler
(Ticaret) discontinuous innovations
kesintili çalışmak
(Otomotiv) work intermittently
kesintili ünsüz
hiatus
kesintili ısıtma
step heating
kesintili ısıtma
intermittent heating
kesintili ışık
intermittent light
kesinti
outage
kesinti
(Ticaret) co-payment
kesinti
snip
kesinti
excise
kesinti
check-off
kesinti
(Bilgisayar) interrupt
kesinti
cut

Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness. - Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.

The banker's pay cut was temporary, not permanent. - Bankerin maaş kesintisi geçiciydi, kalıcı değil.

kesinti
cutback

Tom and Mary lost their jobs due to budget cutbacks. - Tom ve Mary bütçe kesintileri yüzünden işlerini kaybettiler.

I was laid off from my job due to budget cutbacks. - Bütçe kesintileri yüzünden işten çıkarıldım.

kesinti
surge
kesinti
deduction (from a payment)
kesinti
cut, snip; interruption; deduction; stoppage
kesinti
dockage
kesinti
dock
kesinti
wage cut
kesinti
stoppage
kesinti
cutoff piece
kesinti
subtraction
kesinti
checkoff
التركية - التركية
Kesintisi olan (para)
Kesintisi olan
Ara verilerek yapılan
Kesinti
(Osmanlı Dönemi) BİTKE
kesinti
Kesilen parça, kırpıntı
kesinti
Bir işin bir süre için durması, inkıta, fasıla
kesinti
Bir işin bir süre için durması, inkıta, fasıla. Ödenen bir paradan herhangi bir gerekle kesilen bölüm
kesinti
Ödenen bir paradan herhangi bir gerekle kesilen bölüm
kesintili
المفضلات