I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
The exact temperature is 22.68 degrees Celsius.
- Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.
Above all, logic requires precise definitions.
- Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
He needs to make an accurate report of the case.
- Onun davanın kesin bir raporunu hazırlaması gerekiyor.
The text above contains no accurate facts on the matter.
- Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
Plans haven't yet been finalized.
- Planlar henüz kesinleşmiş değil.
The court's decision is final.
- Mahkemenin kararı kesindir.
I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
I looked down and had absolutely nothing to say.
- Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
He said he would give us his decision for sure by Friday.
- O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
Tom should definitely go visit Mary next weekend.
- Tom bir sonraki hafta sonu kesinlikle Mary'yi ziyarete gitmeli.
Give me a definite answer.
- Bana kesin bir cevap verin.
Her son is sure to succeed.
- Oğlu kesinlikle başarılı olacak.
This method is sure to work.
- Bu metot kesin çalışacaktır.
Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
He said he would give us his decision for sure by Friday.
- O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
He's bound to notice your mistake.
- Onun hatanı farketmesi kesin.
He is bound to pass the test.
- O kesinlikle sınavı geçecek.
Smoking is strictly prohibited.
- Sigara içmek kesinlikle yasaktır.
This is strictly between us.
- Bu kesinlikle aramızdadır.
Are you absolutely certain we're safe?
- Güvende olduğumuzdan kesinlikle emin misin?
You'll be absolutely safe.
- Kesinlikle güvende olacaksın.
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
- Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.
He rejected our demand flatly.
- Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
- Bu, ölüm kadar kesindir.
I categorically refused.
- Kesin bir şekilde reddettim.
I categorically refused.
- Kesin bir dille reddettim.
He decided to give up smoking once and for all.
- Sigara içmekten kesin olarak vazgeçti.
The atmosphere in the room was decidedly frosty.
- Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
- Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
I'm absolutely positive that Tom can do that.
- Tom'un bunu yapabildiğinden kesinlikle eminim.
I'm absolutely positive that I can do that.
- Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.