التركية - الإنجليزية
تعريف kepçe في التركية الإنجليزية القاموس.
- ladle
She is holding a ladle with her left hand.
-Sol eliyle bir kepçeyi tutuyor.
Tom had a ladle in his right hand.
-Tom'un sağ elinde bir kepçe vardı.
- scoop
I'd like two scoops of ice cream in a cone, please.
-Bir külahta iki kepçe dondurma istiyorum, lütfen.
- shovel
- spoon
- skimmer
- soup ladle
- dipper
- digger
- ladle, scoop, skimmer; dip net, scoop net; butterfly net
- (fisherman's) dip net, scoop net
- (Denizcilik) buttock. kulakları
- dipper dredger
- bucket
- dip net
- scooper
- grab
- bail
- trawl net
- kepçe aşınma ağızı
- wear plates
- kepçe gibi olmak
- (for someone) to be flap-eared
- kepçe ile almak
- ladle
- kepçe ile boşaltmak
- scoop out
- kepçe ile boşaltmak
- scoop
- kepçe ile boşaltmak
- ladle
- kepçe ile vermek
- ladle
- kepçe makinesi
- dipper dredger
- kepçe otomatiği
- kickout
- bol kepçe
- large bucket
- arka kepçe
- back-hoe
- ağ kepçe
- landing net
- ağlı kepçe
- dredge
- ağlı kepçe kullanan kimse
- dredger
- beko kepçe
- backacter
- beko kepçe backhoe
- (an excavating machine)
- iskelet tipi kepçe
- skeleton type bucket
- kombi kepçe
- combi bucket
- tahta kepçe
- wooden ladle
- yandan boşaltmalı kepçe
- side dump bucket
- çekme kepçe
- dragline bucket
- İstanbul kazan, ben kepçe
- (Konuşma Dili) I left no stone unturned in Istanbul
المصطلحات ذات الصلة
التركية - التركية
تعريف kepçe في التركية التركية القاموس.
- Erimiş madeni kalıba dökmek için kullanılan büyük kaşık
- Sulu yiyecekleri karıştırmaya, dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık: "Tahta kaşık ve kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı."- N. Araz
- Gemilerde, ortasında dümen evi bulunan yuvarlak kıç çıkıntısı
- Demirci ocağındaki külleri çekmeğe yarayan düz ağızlı araç
- Sulu yiyecekleri karıştırmaya, dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık
- Güreşte hasmın arkasından bacakları arasına el sokma oyunu
- Tahıl, kömür, kum gibi dökme yüklerin yüklenip boşaltılmasında kullanılan, iki veya daha çok çeneden oluşmuş motorlu araç
- Bir kepçenin alabildiği miktarda olan
- Karşı güreşçinin bacağını türlü biçimlerde dizinin üstünden kavrayıp çekerek açık düşürmesi
- Saplı bir çembere geçirilmiş olan, balık veya kelebek tutmada kullanılan ağ
- (Osmanlı Dönemi) KAFŞELİL
- (Osmanlı Dönemi) ISTAM
- çolpu
- saplağu
- çömçe
- ıstam
- kepçe kulak
- Kocaman ve öne doğru kulakları olan (kimse)
- kepçe kuyruk
- Başkalarının sırtından bedava geçinen (kimse)
- kepçe surat
- Çok küçük yüzü olan (kimse)
- ağ kepçe
- Ağdan örülerek yapılan ve balıkçılıkta kullanılan, uzun saplı sepet
- bol kepçe
- Servis sırasında yiyeceği bol bol dağıtma
- bol kepçe
- Cömert, eli açık, zengin gönüllü