kendisini

listen to the pronunciation of kendisini
التركية - الإنجليزية
herself

Tom offered to carry Mary's suitcase, but she told him she wanted to carry it herself. - Tom, Mary'ye valizini taşımayı teklif etti ama Mary, valizi kendisinin taşımak istediğini söyledi.

She devoted herself to her children. - Kendisini çocuklarına adadı.

himself

Tom saw himself in the mirror. - Tom kendisini aynada gördü.

He supported himself with a stick. - O, kendisini bir baston ile destekledi.

kendi
own

I saw it with my own eyes. - Onu kendi gözlerimle gördüm.

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

kendi
self

Is it possible to pass the tax accountant exam by self study? - Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?

Self-help is the best help. - Kendi kendine yardım en iyi yardımdır.

kendisini araba tutan
carsick
kendisini değersiz görmek
(deyim) feel insignificant
kendisini değersiz görmek
(deyim) feel small
kendisini helak etmek
(deyim) burn the candle at both ends
kendisini helak etmek
(deyim) hold the rope at both ends
kendisini küçük düşürmek
make oneself cheap
kendisini küçük düşürmek
to make oneself cheap
kendisini küçük görmek
(deyim) feel small
kendisini paralamak
(deyim) hold the rope at both ends
kendisini paralamak
(deyim) burn the candle at both ends
kendisini sakatlama
(Kanun) self mutilation
kendisini sakatlama
(Kanun) self inflicted injury
kendisini sakatlama
(Kanun) self-injury
kendisini sakatlama
(Kanun) self-harm
kendisini vermek
devote oneself
kendisini yenilemek
(deyim) blow the cobwebs away
kendi
respective

Tom and Mary spoke in their respective languages. - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.

Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.

kendi
oneself

The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself. - Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.

We should tell the children how to defend oneself. - Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.

kendi
herself

She always comforted herself with music when she was lonely. - O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.

She wears high heels to make herself look taller. - O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.

kendi
himself

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

kendi
its

No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. - Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.

Every fox praises its tail. - Herkes kendi yaptığıyla övünür.

kendi
of one's own
kendi
itself

If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past. - Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.

No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. - Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.

kendi
auto

Tom was signing autographs in front of the theater. - Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu.

In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game. - 1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.

kendi
him

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

kendi
{s} simple

Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent. - Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.

First of all, please do a simple self-introduction. - Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.

kendi
auto-
kendi
personally
kendi
her

The girl fainted, but she came to when we threw water on her face. - Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

kendi
several

Tom speaks several languages fluently, but for his job, he only translates into his native language. - Tom birkaç dili akıcı olarak konuşur fakat onun işi gereği, o sadece kendi ana diline çeviri yapar.

I've also done the same thing several times myself. - Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.

Kendi
my own

I saw it with my own eyes. - Onu kendi gözlerimle gördüm.

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

kendi
he; she
kendi
his own
kendi
to own

I hope to own my own house someday. - Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

kendi
pwn
kendi
one's own
kendi
self; own; in person
kendi
self, oneself
kendi
eigen
kendi
he
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kendisini في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kendi
A container of Asian derivation, usually handleless, used to hold liquid with a broad opening on top for inserting liquid and usually only one spout for pouring
التركية - التركية

تعريف kendisini في التركية التركية القاموس.

kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir: "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar."- B. Felek. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar: "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi."- R. E. Ünaydın
kendi
Kişisel: "Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir."- A. Ş. Hisar
kendi
İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir
kendi
"Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar
kendisini
المفضلات