تعريف kendine في التركية الإنجليزية القاموس.
- him
He said to himself, Will this operation result in success?
- Kendi kendine şöyle dedi: Bu operasyon başarıyla sonuçlanacak mı?
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
- Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
- auto-
- yourself
Please take care of yourself.
- Lütfen kendine iyi bak.
You got yourself a nice guy.
- Kendine iyi bir adam buldun.
- herself
She is muttering to herself.
- O kendi kendine mırıldanıyor.
Emi ordered herself a new dress.
- Emi kendine yeni bir elbise ısmarladı.
- self
Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
- Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
The cafeteria was self-service.
- Kafeterya kendi kendine servis.
- oneself
One ought to be true to oneself.
- İnsan kendine karşı dürüst olmalı.
- her
She kept the secret to herself.
- O, sırrı kendine sakladı.
Jane's dream was to find herself a sugar daddy.
- Jane'nin hayali kendine yaşlı ve zengin bir sevgili bulmaktı.
- himself
Hasn't he looked at himself in a mirror?
- O, aynada kendine bakmadı mı?
Sometimes my grandfather talks to himself when left alone.
- Bazen büyük babam kendi başına bırakıldığında, kendi kendine konuşur.
- to oneself
- kendi kendine
- by herself
I didn't tell her. She found out by herself.
- Ona söylemedim. O kendi kendine öğrendi.
- kendi kendine
- by himself
- kendi kendine
- on one's own
- kendi kendine
- by itself
The sea will turn deep by itself.
- Deniz kendi kendine derinleşecek.
You have only to stand in front of the door. It will open by itself.
- Sen sadece kapının önünde durmak zorundasın. O kendi kendine açılacak.
- kendi
- own
It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
He saved the boy at the risk of his own life.
- Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
- kendi
- self
Self-help is the best help.
- Kendi kendine yardım en iyi yardımdır.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
- kendine saygı
- self esteem
The lower your self esteem, the more you tend to focus on negative things.
- Kendine saygın ne kadar düşük olursa o kadar fazla olumsuz şeylere odaklanmaya niyet edersin.
- kendine özgü
- specific
You have to be more specific than that.
- Bundan daha kendine özgü olmak zorundasın.
- kendine gelmek
- recover
- kendine güvenen
- self-confident
- kendine saygı
- (Ticaret) self-esteem
- kendine güvenen
- confident
Tom is a really confident kid.
- Tom gerçekten kendine güvenen bir çocuk.
Tom isn't so confident.
- Tom çok kendine güvenen değil.
- kendine iyi bak
- take care of yourself
- kendine güven
- confidence
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
You lacked confidence in yourself.
- Kendine güven eksikliğin var.
- kendine dikkat et
- take care of yourself
- kendine gelmek
- regain consciousness
- kendine güveni olmayan
- diffident
- kendine hakim olmak
- be poised
- kendine yeten
- self-contained
- kendine yeten
- self contained
- kendine acıma
- self-pity
- kendine bağlamak
- bewitch
- kendine düşkün
- self indulgent
- kendine gelmek
- get over
- kendine gelmek
- behave oneself
- kendine gelmek
- (deyim) come to oneself
- kendine gelmek
- come round
- kendine gelmek
- (deyim) find oneself
- kendine getirme
- (Bilgisayar) recovery
- kendine getirmek
- (deyim) bring home to
- kendine güven
- assurance
- kendine güvenen
- assertive
- kendine güvenen
- self-reliant
- kendine güvenme
- aplomb
- kendine güvenmek
- sure of oneself
- kendine güvenmek
- be sure of oneself
- kendine hakim
- phlegmatic
- kendine hakim
- collected
- kendine hakim
- restrained
- kendine hakim olan
- self contained
- kendine hakim olma
- self-control
- kendine hakim olma
- self-restraint
- kendine hakim olma
- owning
- kendine hakimiyet
- composure
- kendine has
- on one's part
- kendine iyi bak!
- take care!
- kendine katma
- absorption
- kendine katmak
- absorb
- kendine mahsus
- unique
- kendine mal etmek
- commandeer
- kendine mal etmek
- take over
- kendine saygı
- self-worth
- kendine yardım
- self help
- kendine yeterlilik
- (Politika, Siyaset) self sufficiency
- kendine çok güvenen
- self-assertive
- kendine özgü
- (İnşaat) intrinsic
- kendine özgü
- original
- kendine özgü
- own
He doesn't have a mind of his own.
- Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
- kendine bağlamak
- Connect yourself
- kendine gel
- Behave yourself! Be yourself! Snap out of it!
- kendine haksızlık etmek
- being unfair/unjust to one's self. - "You are being unfair to yourself." "Kendine haksızlık ediyorsun."
- kendine iyi bak
- take caretake good care of yourself
- kendine kıymak
- to commit suicide
- kendine mal etme
- to own property
- kendine müslüman olmak
- Do things for your own benefits without thinkng anyone else
- kendine özgü
- distinctive
Sami decorated the place in his distinctive style.
- Sami mekanı kendine özgü tarzıyla süsledi.
- Kendine aşık olan adam
- Narcissus
- Kendine gel
- Pull yourself together
- kendine acıma
- self pity
- kendine acıyan
- self-pitying
- kendine acıyarak
- self-pityingly
- kendine ait
- to one's name
- kendine ayrılan süre
- leisure time
- kendine aşırı güvenen
- overconfident
You're overconfident.
- Sen kendine aşırı güvenensin.
You were overconfident.
- Sen kendine aşırı güvenendin.
- kendine aşırı güvenme
- cockiness
- kendine bakmak
- look after oneself
- kendine bağlama
- enamoring
- kendine bağlama
- enamouring
- kendine bağlama
- enthrallment
- kendine bağlama
- enchaining
- kendine bağlama
- enchainment
- kendine bağlama
- enthralment
- kendine bağlamak
- to captivate
- kendine başvuran
- self referent
- kendine başvurma
- self reference
- kendine dikkat etmek
- to take care of oneself
- kendine dönük zeka
- (Eğitim) intrapersonal intelligence
- kendine etmek
- to harm oneself
- kendine eziyet etmek
- grill oneself
- kendine fazla acıma
- self pity
- kendine fazla güvenme
- overconfidence
- kendine gel
- (Konuşma Dili) 1. Come to your senses! 2. Pull yourself together!
- kendine gel
- behave yourself
I want you to behave yourself.
- Kendine gelmeni istiyorum.
Behave yourself, and you'll get something nice.
- Kendine gelirsen, hoş bir şey alırsın.
- kendine gel
- get a hold of yourself
- kendine gel
- snap out of it
Snap out of it! You haven't done a thing all week.
- Kendine gel! Bütün hafta bir şey yapmadın.
- kendine gel
- be yourself!
- kendine geldi
- she is herself again
- kendine gelmek
- 1. to regain consciousness, come to. 2. to pull oneself together, regain one's self-control
- kendine gelmek
- come to
- kendine gelmek
- a) to come round, to come to b) to pull oneself together c) to behave oneself
- kendine gelmek
- perk
- kendine gelmek
- recover oneself
- kendine gelmek
- come to life
- kendine gelmek
- collect oneself
- kendine gelmek
- pull round
- kendine gelmek
- come to one's senses
- kendine gelmek
- be oneself again
- kendine gelmek
- perk up
- kendine gelmesini sağlamak
- pull round
- kendine getirmek
- bring through
- kendine getirmek
- bring round
- kendine getirmek
- bring smb. to his senses
- kendine güven
- assuredness
- kendine güven
- assertiveness
- kendine güven
- ego
- kendine güven
- self-sufficiency
- kendine güven
- self confidence
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
- kendine güven
- assurance, self-assurance
- kendine güven
- self-assurance
- kendine güven
- self-reliance
- kendine güven
- aplomb
- kendine güvenen
- reliant
- kendine güvenen
- self reliant
- kendine güvenen
- self-assured
- kendine güvenerek
- crousely
- kendine güvenerek
- confidently
- kendine güveni artmak
- to take heart
- kendine güveni kalmamak
- lose one's self confidence
- kendine güveni olmayan
- distrustful of oneself
- kendine güvenini yitirmek
- lose one's self confidence
- kendine güvenli
- self-confident
- kendine güvenme
- self-confidence, self-reliance
- kendine güvenmek
- to be sure of oneself
- kendine güvenmeyen
- nonassertive
- kendine güvenmeyiş
- self distrust
- kendine güvensiz
- unassured
- kendine güvensizlik
- lack of self confidence
- kendine güvensizlik
- diffidence
- kendine hakim
- continent
- kendine hakim
- passionless
- kendine hakim ol
- snap out of it
- kendine hakim olamama
- incontinence
- kendine hakim olamayan
- unruled
- kendine hakim olamayan
- ungoverned
- kendine hakim olan
- self-contained
- kendine hakim olma
- self-possession
- kendine hakim olma
- self restraint
- kendine hakim olma
- self control
- kendine hakim olma
- self command
- kendine hakim olma
- sangfroid
- kendine hakim olma
- poise
- kendine hakim olmak
- possess oneself
- kendine hakim olmak
- get hold of oneself
- kendine hakim olmak
- be in possession of oneself
- kendine hayranlık
- self love
- kendine hayranlık
- egomania
- kendine hayranlık
- egotism
- kendine hayranlık
- narcissism
- kendine hâkim
- self-possessed
- kendine hâkim olmak
- to simmer down
- kendine hâkim olmak
- control oneself
- kendine hâkimiyet
- self-control
- kendine iyi bakmak
- do oneself well
- kendine iyi bakmak
- do oneself proud
- kendine iş edinmek
- (deyim) make one's business
- kendine iş edinmek
- (deyim) make a study of something
- kendine işkence
- self torment
- kendine işkence
- self torture
- kendine kıyak yapmak
- permit oneself smth
- kendine mal etmek
- to appropriate
- kendine mâletme
- appropriation
- kendine mâletme
- arrogation
- kendine mâletme
- seizin
- kendine mâletme
- seisin
- kendine mâletmek
- arrogate to oneself
- kendine mâletmek
- commandeer
- kendine mâletmek
- embezzle
- kendine mâletmek
- appropriate
- kendine saklamak
- keep in one's bosom
- kendine saygı
- self respect
- kendine saygısı olmak
- respect oneself
- kendine saygısı olmak
- do oneself proud
- kendine sağlamak
- sew up
- kendine söz vermek
- pledge oneself
- kendine toz kondurmamak
- think no small of oneself
- kendine yedirememek
- to be unable to bring oneself to
- kendine yeten
- (Hukuk) self-sufficient
- kendine yeten
- self sufficient
- kendine yeterlik
- (Hukuk) self sufficiency
- kendine yetme
- self-sufficiency
- kendine yol açmak
- worm one's way
- kendine yükleme
- self-attribution
- kendine ziyafet çekmek
- regale oneself on
- kendine çeki düzen vermek
- primp
- kendine çeki düzen vermek
- tidy up
- kendine çeki düzen vermek
- straight oneself up
- kendine çeki düzen vermek
- spruce oneself up
- kendine çeki düzen vermek
- freshen up
- kendine çeki düzen vermek
- 1. to tidy oneself up. 2. to put one's life and affairs in order
- kendine çeki düzen vermek
- tidy oneself up
- kendine çeki düzen vermek
- preen
- kendine çevirmek
- introvert
- kendine çok güvenen
- presuming
- kendine çok güvenen
- self assertive
- kendine çok güvenen
- presumptuous
- kendine çok güvenen
- assertive
- kendine çok güvenen
- overconfident
Tom was overconfident.
- Tom kendine çok güvenendi.
- kendine çok güvenme
- assurance
- kendine özen göstermek
- look after oneself
- kendine özgü
- (Hukuk) sui generis
- kendine özgü
- unique