kendilerini

listen to the pronunciation of kendilerini
التركية - الإنجليزية
themselves

Languages that would have never found themselves together in a traditional system, can be connected in Tatoeba. - Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.

People who are constantly copying others do it because they can't think for themselves. - İnsanlar kendilerini düşünemedikleri için onu sürekli başkalarını kopyalayan insanlar yaparlar.

themself
kendi
own

It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain. - Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

kendi
self

Is it possible to pass the tax accountant exam by self study? - Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?

Tom doesn't seem to have any self-confidence. - Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.

kendi
respective

Tom and Mary spoke in their respective languages. - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.

Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.

kendi
oneself

One ought to be true to oneself. - İnsan kendine karşı dürüst olmalı.

The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself. - Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.

kendi
herself

She said NO to herself. She said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

She always comforted herself with music when she was lonely. - O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.

kendi
himself

He said NO to himself. He said YES aloud. - O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

kendi
its

Every fox praises its tail. - Herkes kendi yaptığıyla övünür.

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

kendi
of one's own
kendi
itself

The candle went out by itself. - Mum kendiliğinden söndü.

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

kendi
auto

In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game. - 1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.

After the concert, Tom signed autographs. - Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı.

kendi
him

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

kendi
{s} simple

First of all, please do a simple self-introduction. - Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.

Why? That was the simple question everyone was asking themselves. - Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.

kendi
auto-
kendi
personally
kendi
her

The girl fainted, but she came to when we threw water on her face. - Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.

This is a picture of her own painting. - Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.

kendi
several

Tom speaks several languages fluently, but for his job, he only translates into his native language. - Tom birkaç dili akıcı olarak konuşur fakat onun işi gereği, o sadece kendi ana diline çeviri yapar.

I've also done the same thing several times myself. - Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.

Kendi
my own

I saw it with my own eyes. - Onu kendi gözlerimle gördüm.

This is a picture of my own painting. - Bu kendi yaptığım bir resimdir.

kendi
he; she
kendi
his own
kendi
to own

I hope to own my own house someday. - Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

kendi
pwn
kendi
one's own
kendi
self; own; in person
kendi
self, oneself
kendi
eigen
kendi
he
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kendilerini في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kendi
A container of Asian derivation, usually handleless, used to hold liquid with a broad opening on top for inserting liquid and usually only one spout for pouring
التركية - التركية

تعريف kendilerini في التركية التركية القاموس.

kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir: "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar."- B. Felek. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar: "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi."- R. E. Ünaydın
kendi
Kişisel: "Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir."- A. Ş. Hisar
kendi
İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir
kendi
"Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar