kendi (a)

listen to the pronunciation of kendi (a)
التركية - الإنجليزية
own(a)
belonging to or on behalf of a specified person (especially yourself); preceded by a possessive; "for your own use"; "do your own thing"; "she makes her own clothes"; "`ain' is Scottish
kendi
own

This is a picture of her own painting. - Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

kendi
self

Self-help is the best help. - Kendi kendine yardım en iyi yardımdır.

Tom doesn't seem to have any self-confidence. - Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.

kendi kendine
by herself

I didn't tell her. She found out by herself. - Ona söylemedim. O kendi kendine öğrendi.

kendi kendine
by himself
kendi kendine
on one's own
kendi kendine
by itself

You have only to stand in front of the door. It will open by itself. - Sen sadece kapının önünde durmak zorundasın. O kendi kendine açılacak.

Just pull the door shut. It'll lock by itself. - Sadece kapıyı kapamak için çekin. O kendi kendine kitlenecektir.

kendi
respective

Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.

Tom and Mary spoke in their respective languages. - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.

kendi
oneself

One ought to be true to oneself. - İnsan kendine karşı dürüst olmalı.

It's very difficult to know oneself. - Kendini bilmek çok zordur.

kendi
herself

She said NO to herself. She said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

She always comforted herself with music when she was lonely. - O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.

kendi
himself

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

kendi
its

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

kendi
of one's own
kendi
itself

The candle went out by itself. - Mum kendiliğinden söndü.

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

kendi
auto

Tom was signing autographs in front of the theater. - Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu.

After the concert, Tom signed autographs. - Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı.

kendi
him

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

kendi bahçesinde yetişen
homegrown
kendi isteğiyle
voluntarily

Tom didn't sign the confession voluntarily. - Tom itirafı kendi isteğiyle imzalamadı.

kendi kendime
to myself

I'm talking to myself. - Kendi kendime konuşuyorum.

I said that to myself. - Onu kendi kendime söyledim.

kendi kendime
by myself

I'll be okay by myself. - Ben kendi kendime iyi olacağım.

I cannot go up the stairs by myself. I'm old and I need an elevator. - Kendi kendime merdivenlerden yukarı çıkamam. Ben yaşlıyım ve bir asansöre ihtiyacım var.

kendi kendime
on my own

I finished the job on my own. - İşi kendi kendime bitirdim.

kendi kendine yeten
self-contained
kendi kendini imha etmek
destruct
kendi suyunda pişirmek
stew
kendi halinde
simple
kendi halinde
composed
kendi
auto-
kendi
personally
kendi
her

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

I showed her my room. - Ona kendi odamı gösterdim.

kendi içinde
in itself

Technology is in itself meaningless unless it serves mankind. - Teknoloji insanlığa hizmet etmedikçe kendi içinde anlamsızdır.

This substance is not poisonous in itself. - Bu madde kendi içinde zehirli değildir.

kendi kendime
on my own hook
kendi kendine
on one's own hook
kendi kendine
on your own
kendi kendine
oneself
kendi kendine abartma
self-aggrandizement
kendi kendine acıma
self-pity
kendi kendine işleyen
(Askeri) self acting
kendi kendine kalmış
on his own
kendi kendine konuşmak
huddle with oneself
kendi kendine konuşmak
talk to oneself
kendi kendine konuşmak
soliloquize
kendi kendine konuşmak
speak aside
kendi kendine olan
self inflicted
kendi kendine psikanaliz
(Pisikoloji, Ruhbilim) self-analysis
kendi kendine sönen
self-extinguishing
kendi kendine söylenmek
murmur
kendi kendine temizleme
(Çevre) self purification
kendi kendine yapabilir
self-efficacy
kendi kendine yardım
self-help
kendi kendine yardım
self help
kendi kendine yeten
self contained
kendi kendine yeten
complacent
kendi kendine yeterli
(Askeri) self-contained
kendi kendine yetme
self help
kendi kendine öğrenme
self learning
sen kendi işine bak
mind your own business
Kendi düşen ağlamaz
(Atasözü) As you make your bed, you'll lie on it
kendi
he; she
kendi ayakları üzerinden durmak
(deyim) Stand on one's own (two) feet, stand on one's own bottom
kendi bildiğini okumak
own way to
kendi biten, kendi kendine yetişen bitki
own ends, self-grown plant
kendi imkanlarıyla
through/with one's own meansin one's own capacity
kendi isteğiyle
of one's own accord
kendi kendine
By oneself, on one's own
kendi kendine sormak
to ask himself
kendi ne
what their
kendi seçimi
self selected
kendi yerine geçilen kimse
Nobody can replace their
kendi yerine hacca gidilmiş olan
Go to his place of pilgrimage that have been
kendi üstüne dökmek
pour on to his
sakin, kendi hâlinde yaşayan
residents, who live in their own state of
Vebali kendi boynuna
His blood is on his own head
bedeli kendi karşılayarak
by covering the costs
borsada kendi hesabına işlem yapan kimse
dealer
eserin sanatçının kendi yaptığı kopyası
replica
herkes kendi hesabını ödemek
go dutch
herkesin kendi masrafını ödediği eğlence
dutch treat
kendi adına
(Hukuk) on its behalf
kendi adına konuşmak
speak for oneself
kendi alanına gelmek
come into one's own
kendi aleminde yaşamak
to live in one's own world
kendi başına
by one's own
kendi başına
on one's own, by himself
kendi başına
on one's tod
kendi bildiğini okumak
to get one's own way, to have one's own way
kendi derdine düşmek
to be preoccupied with one's own troubles
kendi derdine düşmek
to be completely taken up with one's own troubles
kendi dinine çevirmek
proselytize
kendi dünyasında yaşamak
to live in a world of one's own
kendi ekmeği ile oynamak
quarrel with one's bread and butter
kendi eliyle
with one's own hand
kendi etrafında dönmek
whirl round
kendi etrafında dönmek
whirl about
kendi geçimini sağlayan kimse
independent gentleman
kendi göbeğini kendi kesmek
(Konuşma Dili) to do it all on one's own, do it without getting help from anybody
kendi göbeğini kendi kesmek
pull oneself up by one's own bootstraps
kendi hakkında
of oneself
kendi halinde
placid
kendi halinde
harmless, quiet
kendi halinde insanlar
simple folks
kendi halindelik
philosophy
kendi halinden memnun
self complacent
kendi haline bırakmak
leave alone
kendi haline bırakmak
let smth. ride
kendi haline bırakmak
let be
kendi haline bırakmak
to leave (someone) to his own devices; to let (a thing) take care of itself
kendi haline bırakmak
let it ride
kendi haline bırakılmış
adrift
kendi haline kalmak
be all adrift
kendi havasında olmak
to do what one feel likes doing
kendi hayat hikâyesi
autobiography
kendi hesabına
on one's tod
kendi hesabına
on one's own account
kendi hesabına
on one's own
kendi ihtiyacını kendi üreten
self supplier
kendi iradesiyle
of one's own volition
kendi içine çevirmek
introvert
kendi işinde yenmek
out herod
kendi işine bak
mind your own business
kendi işini kendi gören kimse
do it yourselfer
kendi işini kendi görmek
to paddle one's own canoe
kendi işini kendi görmek
pull oneself up by one's own bootstraps
kendi işini kendin gör
do it yourself or go without
kendi kaderini kendi çizmek
(deyim) be the captain of one's soul
kendi kazdığı kuyuya düşmek
hoist with one's own petard
kendi kazdığı kuyuya düşmek
be hoist with one's own petard
kendi kazdığı kuyuya kendi düşmek
to be hoist with one's own petard
kendi kendine
aside
kendi kendine
1. on one's own responsibility; of one's own accord. 2. alone, by oneself, without help. 3. to oneself. 4. theat. as an aside
kendi kendine
a) by oneself, on one's own b) automatically
kendi kendine akabilen
self flowable
kendi kendine algılayan
self-perceiving
kendi kendine algılayış
self-perceiving
kendi kendine başarıya ulaşmış
self-made
kendi kendine bulmak
(deyim) find oneself in
kendi kendine doyan
self saturating
kendi kendine durma
(Çevre) coastdown
kendi kendine döllenme
self pollination
kendi kendine döllenme
self-pollination
kendi kendine döllenme
(açmayan çiçekte) cleistogamic
kendi kendine enerjilenme
(Otomotiv) self-energizing
kendi kendine gelin güvey olmak
to count one's chickens before they're hatched, build castles in Spain
kendi kendine gerçekleştirme
self realization
kendi kendine giden
drive yourself
kendi kendine gülme
chuckle
kendi kendine gülmek
chuckle
kendi kendine hareket edemeyen uçak
(Askeri) non-self deployment aircraft
kendi kendine havalanma
self aeration
kendi kendine hizmet eden
self serving
kendi kendine hızlanan
self-accelerating
kendi kendine konuşma
soliloquy
kendi kendine kuruma
(Madencilik) self-desiccation
kendi kendine kıkırdayarak
chucklingly
kendi kendine merkezleme
(Otomotiv) self centering
kendi kendine olan
automatic
kendi kendine olan
self-inflicted
kendi kendine oral seks yapma
autofellatio
kendi kendine söz vermek
pledge oneself
kendi kendine tasfiye
(Ticaret) self liquidation
kendi kendine tekrarlamak
soliloquize
kendi kendine telkin
autosuggestibility
kendi kendine telkin
autosuggestion
kendi kendine telkin
self-command
kendi kendine test çıkışı
self test output
kendi kendine uyanış
self-awakening
kendi kendine uygulayan
self executing
kendi kendine yeten millet
(Politika, Siyaset) self sufficient nation
kendi kendine yetmek
become self-sufficient
kendi kendine yetmek
be thrown upon oneself
kendi kendine yetmek
be thrown upon one's own resources
kendi kendine zarar veren
self destructive
kendi kendine çalışan
self-operating
kendi kendine ötanazi
(Pisikoloji, Ruhbilim) auto-euthanasia
kendi kendine öğrenilmiş
self taught
kendi kendine üretilmiş
self produced
kendi kendine şekillendirme
(Pisikoloji, Ruhbilim) autoshaping
kendi kendini değerlendirmek
orientate oneself
kendi kendini eğitmiş
self taught
kendi kendini mahvetme
selfdestruction
kendi kendini mahvetmek
dish oneself
kendi kendini rezil etmek
disgrace oneself
kendi kendini tatmin
masturbation
kendi kendini tatmin etmek
wank
kendi kendini toksinleme
autointoxication
kendi kendini yemek
to eat one's heart out, worry oneself to death
kendi kendini yiyip bitirmek
be consumed with
kendi kendini yöneten
(Hukuk) autonomous
kendi kendini yöneten
self governing
kendi kendini yönetme
self government
kendi kuyusunu kendi kazmak
to dig one's own grave, be the cause of one's own downfall
kendi namına
(Hukuk) on its behalf
kendi raketimi getirmem gerekiyor mu
Do I have to bring my own racket
kendi sahasında
home
kendi sermaye paylarına düşen miktarına kadar
(Hukuk) up to the amount of their share of capital
kendi suyuyla kısık ateşte pişirilmiş
braised
kendi tarafına çekmek
win over
kendi tozuyla tohumlanan
autogamous
kendi yiyemediğini başkasına da yedirtmeyen kimse
dog in the manger
kendi çalıp kendi oynuyor
(Konuşma Dili) He makes a big fuss about something, but when people want to help him he spurns their aid
kendi çapında
according to his own standards, according to his own way of thinking
kendi çıkarına bakmak
look out for number one
mezatta kendi malını satın almak
buy in
sıhhiye birliği, kendi kendine yetebilir, taşınabilir
(Askeri) medical unit, self-contained, transportable
ulusların kendi geleceklerini belirlemesi
(Hukuk) national self-determination
yazarın kendi el yazması
autograph
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kendi (a) في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kendi
A container of Asian derivation, usually handleless, used to hold liquid with a broad opening on top for inserting liquid and usually only one spout for pouring
التركية - التركية

تعريف kendi (a) في التركية التركية القاموس.

kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir: "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar."- B. Felek. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar: "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi."- R. E. Ünaydın
kendi başına
Başkasının payı veya yardımı olmaksızın
kendi
Kişisel: "Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir."- A. Ş. Hisar
kendi
İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir
kendi başına
Kimseye sormadan
kendi halinde
Hiçbir şeye karışmayan, sessiz
kendi kendine
Yalnız başına
kendi kendine
Başkasının yardımı ve ortaklığı olmadan
kendi kendine
Kendiliğinden
kendi (a)
المفضلات