kel

listen to the pronunciation of kel
التركية - الإنجليزية
{s} bald

He started going bald quite young. - Oldukça genç yaşta kelleşmeye başladı.

I have a round bald spot on my head. - Kafamda yuvarlak kel bir nokta var.

favus, ringworm (especially on the scalp)
hairless
bald; bare; bald spot; ringworm
bald spot
coot
bare, denuded (of leaves or vegetation)
scabby
baldhead
baldpate
ringworm
polled
follicly challenged
follically challenged
(Anatomi) favus
kel kafalı
bald headed
kel kâhya
Bald Butler
kel başa şimşir tarak
unnecessary luxury
kel başa şimşir tarak
(Konuşma Dili) In these circumstances this expensive thing is completely out of place
kel kâhya
person who's good at nothing but interfering
kel olmak
to become baldheaded, to go bald
kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür badem gözlü olur
(Atasözü) What was ugly or worthless seems beautiful or valuable once it has been lost
dikenli kel
(Hayvan Bilim, Zooloji) roughtail rock agama
hem kel hem fodul
bigheaded, too big for one's boots
hem kel, hem fodul
(Konuşma Dili) Although he makes great claims for himself, he is incompetent
inatım inat, adım Kel/Hacı Murat
(Konuşma Dili) He is/was as stubborn as a mule
kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur
(Atasözü) What was ugly or worthless seems beautiful or valuable once it has been lost
kırmızı kel otu
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: papatyagiller,bileşikgiller,mürekkebe) butterbur
miskin asmanın kel koruğu
(Konuşma Dili) someone who's about as lazy as they come
takke düştü, kel göründü
(Atasözü) Now we see what dirty work he's been up to./Now we know the embarrassing truth
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kel في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Keller
{i} family name; Helen Keller (1880-1968), American writer and lecturer who was blind and deaf from the age of two
keller
United States lecturer and writer who was blind and deaf from the age of 19 months; Anne Sullivan taught her to read and write and speak; Helen Keller graduated from college and went on to champion the cause of blind and deaf people (1880-1968)
التركية - التركية
Kalıtıma bağlı olarak veya yaşlılık sebebiyle saçları dökülmüş olan. Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki): "Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu."- S. F. Abasıyanık
Gelişmemiş, cılız (bitki). İçinde az eşya bulunan
İçinde az eşya bulunan
çıplak doğa
Gelişmemiş, cılız
Abidin Dino'nun 2. Dünya Savaşı sırasında Mecitözü'nde sürgündeyken yazdığı ve daha sonra Adana'da yayınladığı tiyatro oyunu
Vücudun kıllı yerlerinde üreyen bir tür mantarın, kılların dökülmesine yol açtığı bulaşıcı bir hastalık
Kalıtıma bağlı olarak veya yaşlılık sebebiyle saçları dökülmüş olan
Çıplak, (bitki için) yaprakları dökülmüş
Bu hastalığa tutularak saçı dökülmüş olan (kimse)
Dişi hindi
keleş
(Osmanlı Dönemi) SA'FE
yağır
kel aliço
Kırkpınar pehlivanlığını 27 yıl elinde tutan ünlü güreşçi
kel kahya
Kendisini ağa gibi göstermek isteyen zavallı kimse
kel kahya
İlgisi olsun olmasın her şeye karışan kimse
ME'KEL
(Osmanlı Dönemi) (Ekl. den) Yemek yenecek yer. Geçim yeri
ME'KEL
(Osmanlı Dönemi) Yemek
MELBES Ü ME'KEL
(Osmanlı Dönemi) Giyecek ve yiyecek
atçalı kel mehmet
Yaşamı birçok edebiyat ve tiyatro yapıtına konu olmuş ünlü Türk efesi
kel
المفضلات