It'll keep you warm - Seni sıcak tutar She keeps a diary - Günlük tutuyor. He keeps the books - Defter tutuyor.
Köpeğimizi bağlı tutmak zorundayız.
- We have to keep our dog tied.
Ekoloji dünyamızı güvende tutmak için çok önemlidir.
- Ecology is very important to keep our world safe.
Bu sırrı saklamak zorundasın, tamam mı?
- You've got to keep this secret, OK?
Onu sır olarak saklamak için ona söz verdim.
- I promised him to keep it secret.
Çocuklarımı okula devam ettirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep my children in school.
Gelenekleri farklı bağlamlarda devam ettirmek zordur.
- It's difficult to keep traditions in different contexts.
Gücünü korumak için gerektiği şekilde yemelisin.
- You must eat properly to keep up your strength.
Eti uzun süre korumak istiyorsanız onu dondurun.
- If you want to keep meat for a long time, freeze it.
Onu sır olarak saklamak için ona söz verdim.
- I promised him to keep it secret.
O, istediği zaman bir sırrı saklayabilir.
- He is capable of keeping a secret when he wants to.
Üç saat daha onu yapmayı sürdürmek zorundasın.
- You have to keep doing that for another three hours.
Ben yeni bir bloğa başladım. Sürdürmek için elimden geleni yapacağım.
- I started a new blog. I'll do my best to keep it going.
Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
- The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
Kendinizi esnemekten alıkoymak için en iyi yol nedir?
- What's the best way to keep yourself from yawning?
Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
- Mary keeps her best dishes in that cabinet.
Nuh peygamber hayvanları birbirlerini yemekten nasıl uzak tuttu?
- How did Noah keep the animals from eating each other?
Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
- I would have to take precautionary steps to keep him out.
Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.
- Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book.
O, ciddiyetini koruyor.
- He's keeping a straight face.
Tom soğukkanlılığını korumak için mücadele etti.
- Tom struggled to keep his composure.
Çocuk kalemlerini keskin tutmayı severdi.
- The boy liked to keep his pencils sharp.
Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.
- The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper.
Bütün bu yiyecekleri tutacak bir yerimiz yok.
- We have no place to keep all this food.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.
- I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
Yalnız kalmak istemiyorsanız size eşlik edebilirim.
- If you don't want to stay alone, I can keep you company.
Sağlıklı kalmak istiyorsan, daha çok egzersiz yapmalısın.
- If you want to keep healthy, you should do more exercises.
Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.
- I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
Bu kasabada düzeni sağlamak zordur.
- It's difficult to keep order in this town.
Bob Tilkiye evde bakmak istedi.
- Bob wanted to keep the fox at home.
Bebeğe bakmak istiyorum.
- I want to keep the baby.
And than Sir Trystrames rode prevayly unto the posterne where kepte hym La Beale Isode, and there she made hym grete chere, and thanked God of his good spede.
The rabbit avoided detection by keeping still.
Latex paint won't keep indefinitely.
So Sir Gareth strayned hym so that his olde wounde braste ayen on bledynge; but he was hote and corragyous and toke no kepe, but with his grete forse he strake downe the knyght .
The wrathful skies / Gallow the very wanderers of the dark / And make them keep their caves.
I keep taking the tablets, but to no avail.
I keep my brother out of trouble by keeping him away from his friends and hard at work.
May the Lord keep you from harm.
He works as a cobbler's apprentice for his keep.