keşifte

listen to the pronunciation of keşifte
التركية - الإنجليزية
on the scout
keşif
exploration

From the standpoint of ecology, Antarctica should be reserved solely for research, not for tourism or for commercial exploration. - Ekoloji açısından, Antarktika turizm için ya da ticari keşif için değil, sadece araştırma için korunmalıdır.

In this place where empire and exploration meet, for every mystery we reveal, far more must remain unspoken. - İmparatorluğun ve keşif gezisinin buluştuğu bu yerde, ortaya koyduğumuz her gizem için çok daha fazlasının söylenmeden kalması gerekir.

keşif
reconnaissance

The aircraft was conducting aerial reconnaissance. - Uçak havadan keşif yapıyor.

We were here on a reconnaissance mission. - Biz bir keşif görevi için buradaydık.

keşif
(Hukuk) discovery

The discovery took place on a warm August day in 1896. - Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.

They made a strange discovery. - Onlar tuhaf bir keşif yaptı.

keşif
invention
keşif
{i} find

That old book is a real find. - O eski kitap gerçek bir keşiftir.

keşif
revelation

Poetry is an exploration, a revelation, and an invitation for dialogue. - Şiir, bir keşif, bir vahiy ve diyalog için bir davettir.

keşif
thick
keşif
(Kanun) viewing
keşif
apocalypse
keşif
surveillance
keşif
strike
keşif
scout

The captain decided to send out a scout. - Kaptan bir keşif gemisi göndermeye karar verdi.

keşif
self discovery
keşif
divination
keşif
(Denizcilik) expedition

Some problems are expected on their expedition. - Onların keşif gezisinde bazı sorunlar bekleniyor.

A British expedition conquered Everest in 1953. - Bir İngiliz keşif heyeti 1953'te Everest'i fethetti.

keşif
reconnaisance
keşif
detection
keşif
estimation
keşif
finding
keşif
finding out (secret details)
keşif
discovery, explorotion; investigation, detection, find; reconnaissance, recce
keşif
discovery, exploration
keşif
(Askeriye) reconnoitering, reconnaissance
keşif
espial
التركية - التركية

تعريف keşifte في التركية التركية القاموس.

keşif
Gizli olan bir şey hakkında geniş bilgi edinme
keşif
Var olduğu daha önce bilinmeyen bir şeyin ortaya çıkarılması
keşif
Bir olay veya durumun oluş sebeplerini anlayabilmek için yerinde inceleme yapma: "Bu davaların dağ tepe keşiflerine koşar, kararlarını kaleme alır."- N. Cumalı
keşif
Bir olay veya durumun oluş sebeplerini anlayabilmek için yerinde inceleme yapma
keşif
Ortaya çıkarma, meydana çıkarma, açma
keşif
Ortaya çıkarma, meydana çıkarma, açma: "Meselenin künhü bir türlü keşif ve halledilemiyor."- R. H. Karay
keşif
Bir şeyin olacağını önceden anlama, sezme, tahmin
keşifte
المفضلات