Record the broadcast on tape.
- Yayını kasete kaydet.
You must record his speech.
- Onun konuşmasını kaydetmelisin.
I recorded our conversation.
- Konuşmamızı kaydettim.
Tom was looking forward to watching the football match he had recorded at home, and he was angry when he overheard someone mention the final score.
- Tom evde kaydettiği futbol maçını izlemek için can atıyordu ve birinin son skordan bahsetmesine kulak misafiri olduğunda sinirliydi.
Aren't you recording us right now?
- Bizi şimdi kaydetmiyor musun?
Aren't you recording this?
- Bunu kaydetmiyor musun?
Fadil's parents enrolled him in a prestigious school in Cairo.
- Fadıl'ın ailesi onu Kahire'deki prestijli bir okula kaydetti.
They enrolled him as a jury member.
- Onu bir jüri üyesi olarak kaydettiler.
I didn't save the document.
- Dökumanı kaydetmedim.
In which folder did you save the file?
- Dosyayı hangi klasöre kaydettin?
Have you registered that here?
- Onu buraya kaydettiniz mi?
The thermometer registered minus ten last night.
- Dün gece termometre eksi on derece kaydetti.
Tom told me how to do it, but it didn't register.
- Tom nasıl yapıldığını bana anlattı ama kaydetmedim.
Have you come to register a crime?
- Bir suçu kaydetmek için mi geldin?