We don't want to get lost.
- Kaybolmak istemiyoruz.
Where are we meeting tomorrow? I don't want to get lost again.
- Yarın nerede buluşuyoruz? Tekrar kaybolmak istemiyorum.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
I want to leave, disappear, forget everything and everyone.
- Ben her şeyi ve herkesi unutmak, kaybolmak ve terk etmek istiyorum.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
The snow will soon disappear.
- Kar yakında kaybolacak.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
Tom is a person of interest in Mary's disappearance.
- Tom, Mary'nin kaybolmasında ilgi çeken bir kişidir.
Tom didn't have anything to do with Mary's disappearance.
- Tom'un Mary'nin ortadan kaybolmasıyla ilgisi yoktu.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
The fog began to disappear around ten o'clock.
- Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.
Just don't disappear.
- Sadece gözden kaybolma.