I don't want to lose this match.
- Bu maçı kaybetmek istemiyorum.
Have patience with a friend rather than lose him forever.
- Onu sonsuza kadar kaybetmek yerine, bir arkadaşına karşı sabırlı ol.
It's better to have loved and lost than never to have loved at all.
- Sevmek ve kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir.
Tom doesn't want to lose Mary.
- Tom Mary'yi kaybetmek istemiyor.
To lose face means to be humiliated.
- İtibarını kaybetmek aşağılanmak anlamına gelir.
We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
- Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
The yen is expected to lose value against the dollar.
- Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor.
I can't stand losing her.
- Ben onu kaybetmeye dayanamam.
I'm not worried about losing my job.
- İşimi kaybetme hakkında endişeli değilim.
I have lost my watch.
- Kol saatimi kaybettim.
I've lost all my money.
- Bütün paramı kaybettim.
To keep you is no benefit. To destroy you is no loss.
- Sizi yaşatmak hiçbir şey kazandırmaz, kaybetmek ise hiçbir kayıp getirmez.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.