kaybediş

listen to the pronunciation of kaybediş
التركية - الإنجليزية
{i} losing
That loses or lose, or has or have lost

Being on the losing team is disappointing.

Present participle of lose
Causing or incurring loss; as, a losing game or business
Given to flattery or deceit; flattering; cozening
{i} misplacing
The action of the verb to lose
kaybet
lose

The yen is expected to lose value against the dollar. - Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor.

Why did the lawyer lose in the argument? - Avukat savunmada niçin kaybetti?

kaybet
mislay
kaybet
{f} losing

She forgave him for losing all her money. - O, tüm parasını kaybettiği için onu bağışladı.

I can't talk with my father without losing my temper. - Kendimi kaybetmeden babamla konuşamam.

kaybet
{f} lost

Tom lost no time in parting with the money. - Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.

I have lost my watch. - Kol saatimi kaybettim.

kaybet
forfeit
kaybet
mislaid

I've mislaid my watch. - Kol saatimi kaybettim.

kaybediş
المفضلات