kayıtsızlık

listen to the pronunciation of kayıtsızlık
التركية - الإنجليزية
indifference

She assumed an air of indifference. - O kayıtsızlık hakkında bir hava üstlendi.

Tom tried to feign indifference. - Tom kayıtsızlık numarası yapmaya çalıştı.

unconcern
unconcern, indifference
forgetfulness
oblivion
indifference, unconcern, negligence, apathy
nonchalance
carelessness
complacency
listlessness
negligence
disregard
lukewarm
stolidity
{i} lukewarmness
coldness
estrange
perfunctory
kayıtsız
indifferent

He seems to be indifferent to politics. - Politikaya kayıtsız görünüyor.

John is indifferent about his clothes. - John elbiseleri hakkında kayıtsız.

kayıtsız
{s} unregistered
kayıtsız
reckless
kayıtsız
regardless
kayıtsız
nonchalant
kayıtsız
freewheeling
kayıtsız
apathetic

I was really apathetic at first. - İlk başta gerçekten kayıtsızdım.

Having too many apathetic consumers is a danger for the economy. - Çok fazla kayıtsız tüketici olması ekonomi için bir tehlikedir.

kayıtsız
tepid
kayıtsız
emotionless
kayıtsız
casual
kayıtsız
unreserved
kayıtsız
cool
kayıtsız
lukewarm
kayıtsız
stolid
kayıtsız
harumscarum
kayıtsız
impassive
kayıtsız
neglectful
kayıtsız
unconcerned
kayıtsız
negligent
kayıtsız
incurious
kayıtsız
stationery
Kayıtsız
oblivious
kayıtsız
{s} careless
kayıtsız
devil may care
kayıtsız
unconditional

Do you love me unconditionally? - Beni kayıtsız şartsız seviyor musun?

Sovereignty unconditionally belongs to the nation. - Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

kayıtsız
indifferent, unconcerned, stolid, apathetic, negligent, reckless; unregistered, unrecorded; unconditional
kayıtsız
forgetful
kayıtsız
apathetical
kayıtsız
unrecorded
kayıtsız
uninscribed
kayıtsız
carefree
kayıtsız
unregistered, unrecorded
kayıtsız
unconcerned, indifferent
kayıtsız
feckless
kayıtsız
unmindful
kayıtsız
listless
kayıtsız
footloose
kayıtsız
rough and ready
kayıtsız
unlimited
kayıtsız
freehearted
kayıtsız
headlong
kayıtsız
derelict
التركية - التركية
Aldırmazlık, ilgisizlik, umursamazlık, lâkaydî
kayıtsız
Aldırmaz, ilgisiz, umursamaz, lakayıt: "Sert, çabuk unutan kayıtsız bir asker durumu alacaktı."- H. E. Adıvar
kayıtsız
Kaydı yapılmamış, deftere veya yazıya geçirilmemiş olan
kayıtsız
Aldırmaz, ilgisiz, umursamaz, lâkayıt
kayıtsız
Bir şarta bağlı olmayan
kayıtsızlık
المفضلات