kavurmak

listen to the pronunciation of kavurmak
التركية - الإنجليزية
parch
torrefy
(for wind, cold) to wither, blast; (for the sun) to parch, scorch
parboil
(bitki) blast
sear
scorch
bake
roast
to roast, to fry; to scorch, to blast, to parch, to blight, to sear
dry
nip
(Gıda) brown
blast
scathe
kasıp kavurmak
to terrorize, to tyrannize
kavurma
fried meat
kavurma
fried
kavurma
(Kimya) roast
kavur
{f} scorching
kavur
scorch

The sun scorched the land and withered the crops. - Güneş araziyi kavurup ekinleri soldurmuş.

kavur
{f} char
kavur
parch
kavur
{f} parched
kavur
roast

He is roasting coffee beans. - O, kahve çekirdeklerini kavuruyor.

Tom roasts his own coffee beans. - Tom kendi kahve çekirdeklerini kavurur.

kavurma
calcining
kavur
torrefy
kavurma
roasting; fried meat; roasted, fried
kavurma
roasted
kavurma
roasting
kavurma
braised meat
kavurma
torrefaction
kavurma
(Nükleer Bilimler) calcination
çatır çatır kavurmak
decrepitate
التركية - التركية
Çok üzmek, yakmak, mahvetmek
Kurutmak; yakmak
Rüzgâr, soğuk, sıcak vb. kurutmak, yakmak. Çok üzmek, yakmak, mahvetmek: "Memleketi kavuran kıtlık buranın semtine uğramamıştır."- H. R. Gürpınar
Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek
Bir şeyi bir kabın içinde su katmadan kızartarak pişirmek: "Madenden bir kap içine bunları koyup kavuracağız."- S. Birsel
Kavurma
çiliğani
Kavurma
sızgıt
kavur
Güneşte solmuş renk
kavurma
Kavurmak işi
kavurma
Kendi yağıyla pişirilip kavrulduktan sonra yenen veya dondurulup saklanan et
kavurma
Kendi yağıyla pişirilip kavrulduktan sonra yenen veya dondurulup saklanan et: "Sinide haşlanmış ve ikiye kesilmiş yumurtalar, yeşil soğanlar, tulum peynirleri, kavurmalar vardı."- T. Buğra
kavurma
Tencerede pişirilip kendi yağıyla kızartıldıktan sonra dondurulup saklanan et
kavurma
Kavrulmuş olan
kavurmak
المفضلات