katılmıyorum

listen to the pronunciation of katılmıyorum
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) disagree

Just for the record, I totally disagree with this decision. - Açıkçası, bu karara tamamen katılmıyorum.

In short, I disagree. - Kısacası, ben katılmıyorum.

To not agree (harmonize)

informal usage I disagree that this will work.

To not agree (conform, correspond)

My results consistently disagree with yours!.

To not agree (suit)

That burrito disagreed with me.

{v} to differ, clash, quarrel, not agree
to be opposite in opinion
To differ in opinion; to hold discordant views; to be at controversy; to quarrel
to not agree
To be unsuited; to have unfitness; as, medicine sometimes disagrees with the patient; food often disagrees with the stomach or the taste
If you disagree with a particular action or proposal, you disapprove of it and believe that it is wrong. I respect the president but I disagree with his decision agree
{f} have different opinions, differ; be unsuited
If you disagree with someone or disagree with what they say, you do not accept that what they say is true or correct. You can also say that two people disagree. You must continue to see them no matter how much you may disagree with them They can communicate even when they strongly disagree `I think it is inappropriate.' --- `I disagree.' The two men had disagreed about reincarnation. agree
be different from one another
be of different opinions; "I beg to differ!"; "She disagrees with her husband on many questions" be different from one another
be of different opinions; "I beg to differ!"; "She disagrees with her husband on many questions"
To fail to accord; not to agree; to lack harmony; to differ; to be unlike; to be at variance
kat
{i} storey

All storeys of the house are made of wood. - Evin tüm katları ahşaptan yapılmıştır.

You need an elevator if you want to go down twenty storeys. - Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.

kat
{i} fold

Tom folded the paper before handing it to Mary. - Tom kağıdı Mary'ye vermeden önce katladı.

Tom took a folded piece of paper out of his shirt pocket. - Tom gömlek cebinden bir parça katlanmış kağıt çıkardı.

kat
{i} floor

A fire broke out on the fifth floor. - Beşinci katta bir yangın patlak verdi.

My flat is on the third floor. - Benim dairem üçüncü katta.

kat
story

Kate was surprised by Brian's story. - Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.

I live in a two story house. - Ben iki katlı bir evde yaşarım.

kat
ply
kat
stair

I carried Tom down two flights of stairs. - Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.

Tom walked down a flight of stairs. - Tom bir kat aşağıya yürüdü.

kat
{i} fall

Church participation has fallen. - Kilise katılımı düştü.

Sami falls into that category of people. - Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.

kat
times

A is 5 times as long as B. - A, B'nin 5 katı kadar uzundur.

Australia is about twenty times larger than Japan. - Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.

kat
slab
kat
flight

I carried Tom down two flights of stairs. - Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.

Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital. - Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.

kat
film

I watched the film named Texas Chainsaw Massacre with my girlfriend yesterday. She was very afraid. - Dün kız arkadaşımla birlikte Teksas Motorlu testere Katliamı adında bir film izledim. O çok korktu.

kat
(Tekstil) layer (fabric)
kat
(Jeoloji) horizon
kat
(Tekstil) fabric
kat
(Bilgisayar) embed
kat
(Bilgisayar) cube
kat
coat

The house needs a new coat of paint. - Evin yeni bir kat boyaya ihtiyacı var.

Tom left his coat downstairs. - Tom ceketini alt katta bıraktı.

kat
crease
kat
flat

Do you have a flat or a house? - Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?

My flat is located on the first floor. - Dairem birinci katta bulunmaktadır.

kat
layer

Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing. - Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.

The cerebral cortex is the brain's outer layer. - Serebral korteks beynin dış katmanıdır.

kat
convolution
kat
stratum
kat
coating
kat
covering
kat
pucker
kat
tier
kat
multitude
kat
multiple
kat
admix
kat
by the times
kat
set (of clothes)
kat
presence, the presence of a distinguished personage
kat
time(s)
kat
floor; storey, story; layer, stratum; covering; fold; coat, coating; multiple; time(s)
kat
(Matematik) multiple
kat
layer, stratum; fold
kat
story, floor, Brit. storey
kat
lap
kat
deck

The gift shop is on the second deck. - Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.

kat
(dokuma) pile
kat
thicknesses
kat
superinduce
kat
double

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

Your book is double the size of mine. - Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.

sana katılmıyorum
(Argo) pig's arse!
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف katılmıyorum في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Kat
A short form of the female given names Katharine and Katherine

During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.

kat
alternative spelling of khat
kat
An Arabian shrub (Catha edulis) the leaves of which are used as tea by the Arabs
kat
the leaves of the shrub Catha edulis which are chewed like tobacco or used to make tea; has the effect of a euphoric stimulant; "in Yemen kat is used daily by 85% of adults"
التركية - التركية

تعريف katılmıyorum في التركية التركية القاموس.

Kat
misil
Kat
nezt
Kat
(Osmanlı Dönemi) MİRRE
kat
Daire. Ön, yan: "Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır."- S. Birsel
kat
Sonuca bağlama, bitirme
kat
Kesme, kesilme
kat
Yemen ve Etyopya'da yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaççık
kat
Daire
kat
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey. Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
kat
Tabaka
kat
Huzur
kat
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü: "Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık."- S. F. Abasıyanık
kat
İlgiyi kesme
kat
Jeoloji zamanlarından bir dönem içinde oluşmuş katmanlı kayaçlar
kat
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
kat
Kesme, kesilme. İlgiyi kesme
kat
Nicelikçe kez, defa, misil
kat
(Osmanlı Dönemi) kesme; yol alma
kat
Kez, defa, misil
kat
Ön, yan
kat
Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
kat
Etyopya ve Yemen'de yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren ağaççık
kat
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey; üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
kat
Bükülen ya da kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
kat
Makam, mevki
kat
Kesme
kat
Takım
kat
Ressam tarafından kullanılan boya hacmi
kat
Tekrarlanan bir sayının toplamı
kat
Giyeceklerde takım: "Birer kat elbise ile kalacağız."- A.Gündüz
katılmıyorum
المفضلات