katılaşmak

listen to the pronunciation of katılaşmak
التركية - الإنجليزية
harden
cake
chem., phys. to solidify
solidify
set
be hardened
to harden, to stiffen; to solidify, to congeal
congeal
to harden; to stiffen, become rigid
concrete
stiffen
to become insensitive, harden, become unyielding
jell
sinter
toughen
katı
{s} solid

Water is liquid. When it freezes, it becomes solid. - Su sıvıdır. Donduğu zaman, katılaşır.

All of the suspects have solid alibis. - Şüphelilerin hepsinin katı mazeretleri var.

katı
{s} stiff

Beat the egg whites until stiff. - Yumurta beyazlarını katılaşana kadar çırpın.

I felt a little stiff. - Ben biraz katı hissettim.

katı
{s} strict

My mother is strict about manners. - Annem davranışlar hakkında katıdır.

We have very strict guidelines here. - Burada çok katı kurallarımız var.

katı
{s} hard

She is always hard at work. - O, iş yerinde her zaman katıdır.

I hard-boiled an egg. - Ben yumurtayı katı kaynattım.

katı
stern
katı
firm

The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program. - Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.

Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before. - Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.

katı
rigid

From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined. - Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.

katı
fold
katı
stereo
katı
stark
katı
adamant on
katı
adamant
katı
grim

Things are pretty grim now. - Şartlar artık çok katı.

katı
inflexible
katı
(Hayvan Bilim, Zooloji) crop
katı
severe

The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism. - Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.

The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache. - Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.

katı
gruff
katı
substantial
katı
unfeeling
katı
uncompromising
katı
stricter
katı
dry
katı
fixed
katılaşma
thickening
katılaşma
(İnşaat) set

Rigor mortis sets in soon after death. - Vücudun katılaşması ölümden hemen sonra başlar.

katılaşma
stiffening
katı
hard-boiled

She likes her eggs hard-boiled. - O, yumurtalarını katı haşlanmış seviyor.

I hard-boiled an egg. - Ben yumurtayı katı kaynattım.

katı
stony
katı
steely
katı
austere
katı
wooden
katı
stringent
katı
sclerous
katı
thick
katı
tough
katı
starchy
katı
rough

Asia is roughly four times the size of Europe. - Asya yaklaşık olarak Avrupa'nın dört katı büyüklüktedir.

katılaşma
toughness
katı
stiffer
katılaşma
solidification
katı
steel
katı
ironclad

Tom has an ironclad alibi. - Tom'un katı bir mazereti var.

katı
hard boiled
katı
square

Tens of thousands of people gathered in Saint Peter's Square on Sunday morning, despite the cold and the rain, to take part in Solemn Mass with Pope Francis in celebration of Easter. - On binlerce insan soğuk ve yağmura rağmen Paskalya kutlamasında Papa Francis ile Dindar Kütleye katılmak için pazar sabahı Aziz Petrus Meydanında toplandı.

katı
emphatic
katı
hard and fast
katı
hard line
katı
gizzard (of birds)
katı
hard, stiff, rigid; hard, tough; solid; (yumurta) hard-boiled; strict, severe, stern; callous, unfeeling
katı
emphatical
katı
callous
katı
insensitive
katı
moralistic
katı
scleroid
katı
sclero
katı
hardboiled
katı
indurate
katı
rocky
katılaşma
induration
katılaşma
chem., phys. solidification
katılaşma
hardening
katılaşma
hardening, solidification
katılaşma
rigor

Rigor mortis sets in soon after death. - Vücudun katılaşması ölümden hemen sonra başlar.

katılaşma
fixation
katılaşma
rigour [Brit.]
katılaşma
concretion
katılaşma
{i} rigour
katılaşma
gelation
التركية - التركية
Katı duruma gelmek
İz bırakmak, belirgin duruma gelmek
Katı
(Osmanlı Dönemi) MÜFZI'
Katı
sulp
Katılaşma
tasallüp
katı
Çok, aşırı derecede
katı
Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp
katı
Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim
katı
Taşlık, konsa
katı
Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı olan
katı
Sert, yumuşak karşıtı
katı
Sert, yumuşak karşıtı: "Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu."- F. R. Atay
katı
Sıvıların ve gazların tersine, içinde bulunduğu kabın veya üstünde bulunduğu yerin biçimini almayan, sulp. Çok, aşırı derecede: "Susadım ol dem hararetten katı / Sundular bir cam dolusu şerbeti."- Süleyman Çelebi
katılaşma
Katılaşmak işi
katılaşma
Bir maddenin sıvı durumundan katı duruma geçmesi, tasallüp
katılaşmak
المفضلات