karlık

listen to the pronunciation of karlık
التركية - الإنجليزية
wicker-covered glass container used for cooling liquids with snow
pit where snow is stored
kar
{i} snow

Look at that mountain which is covered with snow. - Karlarla örtülü şu dağa bak.

According to the weather forecast, it will snow tomorrow. - Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.

kâr
profit

He has done this for profit. - O, kar etmek için bunu yaptı.

Robert got a small proportion of the profit. - Robert, karın küçük bir bölümünü aldı..

kâr
{i} catch

He ran to catch up to his brother. - Erkek kardeşine yetişmek için koştu.

You're going to catch hell from your wife if she finds out. - Karın öğrenirse ondan fırçayı yiyeceksin.

kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar
(Ticaret) income

The government decided to impose a special tax on very high incomes. - Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.

kâr
capital

He advocated State Capitalism over Market Capitalism. - O, Pazar Kapitalizmine karşı Devlet Kapitalizmini savundu.

Karakorum is the early capital city of Mongolia. - Karakurum, Moğolistan'ın ilk başkentidir.

kâr
{i} return

I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile. - Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.

When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before. - Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.

kâr
gain

They tried very hard to gain an advantage over one another. - Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.

A small gain is better than a great loss. - Zararın neresinden dönersek kârdır.

kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar
(Bilgisayar) mix

Air is a mixture of various gases. - Hava, çeşitli gazların bir karışımıdır.

You cannot mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

kar
(Ticaret) yield

He finally yielded to the request of his wife and bought a house. - O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.

You must not yield to temptation. - Günaha karşı boyun eğmemelisin.

kar
flake
kar
returns
kar
(Ticaret) margin

This company's profit margin is very big. - Bu şirketin kar marjı çok büyük.

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

kar
boot

A group of people started off in snow boots. - Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.

Tom's boots sank into the deep snow. - Tom'un botları derin kara battı.

kar
{i} yielding
kâr
take

His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children. - İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.

AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it. - AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.

kâr
takings
kâr
account

Our train was delayed on account of the heavy snow. - Bizim tren yoğun kar nedeniyle ertelendi.

I am not accountable to you for my actions. - Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.

kar
profit making
kar
a profit
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kâr
avails
kâr
pay dirt
kâr
avail

Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation. - Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.

This bacteria is resistant to every available antibiotic. - Bu bakteri mevcut tüm antibiyotiklere karşı dirençli.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف karlık في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kar
Kentucky Administrative Regulation
kar
Knowledge and Research
kar
A green mango
kar
(v rt ) to do, to make, to create; to produce; cl 5 (k126)
التركية - التركية
Kar kuyusu
Dışı hasır örgüsüyle kaplı, içinde kar veya buz koymak için bölmesi bulunan, soğutucu olarak kullanılan büyük şişe
Tavanarası
(Osmanlı Dönemi) MESLEC
kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
Kar
(Osmanlı Dönemi) DAHK
Kar
(Osmanlı Dönemi) ZALM
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
Kâr
(Osmanlı Dönemi) DE'B
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu
karlık
المفضلات