What a ridiculous comparison!
- Ne komik bir karşılaştırma!
They did a DNA comparison to see if the body was Tom's.
- Onlar cesedin Tom'a ait olup olmadığını anlamak için bir DNA karşılaştırması yaptılar.
Compare your answer with Tom's.
- Cevabını Tom'unkiyle karşılaştır.
Compared to New York, Tokyo is a much safer place.
- New York ile karşılaştırıldığında, Tokyo çok daha güvenli bir yerdir.
You're comparing apples with oranges.
- Sen elmaları portakallarla karşılaştırıyorsun.
You're comparing chalk and cheese!
- Sen tebeşir ve peyniri karşılaştırıyorsun!
Your achievements cannot be compared with mine.
- Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
We compared his work with hers.
- Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.
Your analogy isn't correct.
- Senin karşılaştırman doğru değil.