karşılaştırılan

listen to the pronunciation of karşılaştırılan
التركية - الإنجليزية
compared
If you say, for example, that one thing is large or small compared with another or compared to another, you mean that it is larger or smaller than the other thing. The room was light and lofty compared with our Tudor ones Columbia was a young city compared to venerable Charleston
You talk about one situation or thing compared with another or compared to another when contrasting the two situations or things. In 1800 Ireland's population was nine million, compared to Britain's 16 million
{s} examined in order to find similarities and differences
past of compare
karşılaş
{f} encountered

Tom claims to have encountered supernatural creatures in that wood. - Tom o ormanda doğaüstü yaratıklarla karşılaştığını iddia ediyor.

Today, many problems were encountered. - Bugün birçok sorunla karşılaşıldı.

karşılaş
{f} encountering
karşılaş
{f} encounter

Never in his life had he encountered such a dilemma. - Hayatında hiç böyle bir ikilem ile karşılaşmamıştı.

Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected. - Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.

karşılaş
meet with

Didn't your mother teach you anything? When you meet with scary people always protect your wallet and your arsehole! - Annen sana bir şey öğretmedi mi? Korkunç biriyle karşılaştığında cüzdanını koru ve kıçını!

Your proposal will meet with significant resistance. - Öneriniz önemli dirençle karşılaşacaktır.

karşılaş
come up

You're going to come up against fierce competition. - Sıkı bir rekabetle karşılaşacaksın.

karşılaştırılan
المفضلات