karşılıklık

listen to the pronunciation of karşılıklık
التركية - الإنجليزية
reciprocity
the characteristic of being reciprocal, e.g. of a relationship between people
a reciprocal relationship
the responses of individuals to the actions of others
{n} a mutual return
An exchange of rights, benefits, commitments, or obligations
Mutual action and reaction
The right of an enrollee in a health plan who is temporarily away from home to receive necessary medical care under the arrangements of a health plan in the area in which the enrollee receives medical care
mutual exchange of commercial or other privileges
Reciprocal advantages, obligations, or rights; reciprocation
A relationship in which one state grants certain privileges to other states on the condition that they grant the same privileges
the custom of exchanging diplomatic envoys of equal rank though it is not a rule of international law; any arrangement involving mutually agreed exchange between two or more countries
Mutual agreement between card companies for the initialising of card types such as American Express and Diners, onto PDQ terminals
The reciprocal granting of rights and/or privileges to vehicles properly registered under the IRP and to vehicles not so registered if such vehicles are subject to separate reciprocity agreements, arrangements, declarations or understandings
a relation of mutual dependence or action or influence
In dealings between two companies, the tying of one transaction to another "I'll buy from you IF you will buy from me " In domestic transactions, reciprocity is usually illegal In international transactions, not only is it not illegal, governments as counter-trade often practices it, which is basically international reciprocity
An agreement whereby a person or organisation buys a product if the person or organisation selling the product also buys a product from the first party
the mutual exchange of rights, privileges or obligations between nations
The giving and receiving of communication between two or more people Back to Previous Page
karşılık
response
karşılık
provision
karşılık
counterpart
karşılık
equivalent

A kilo of ketchup is equivalent to two kilos of tomatoes. - Bir kilo ketçap, iki kilo domatese karşılık gelir.

karşılık
reply

Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply. - Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.

karşılık
response, reaction; answer, response, reply, acknowledgement; reciprocity; equivalent, counterpart; recompense, compensation, allowance; reward, consideration
karşılık
{i} counter

He countered their proposal with a surprising suggestion. - O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.

karşılık
payoff
karşılık
remuneration
karşılık
{i} reward
karşılık
(Bilgisayar) feedback
karşılık
(Kanun) reserve
karşılık
(Ticaret) rejoinder
karşılık
(Ticaret) collateral
karşılık
price
karşılık
comeback
karşılık
(Ticaret) request
karşılık
(Havacılık) in turn
karşılık
quid pro quo
karşılık
cash cover
karşılık
retribution
karşılık
answerback
karşılık
repayment
karşılık
retort

He retorted immediately. - O, derhal karşılık verdi.

karşılık
redress
karşılık
riposte
karşılık
consideration
karşılık
reciprocation
karşılık
opposite, contrary
karşılık
return

I only wish I could return the favor. - Keşke iyiliğe karşılık verebilsem.

What does Tom want in return? - Tom karşılık olarak ne istiyor.

karşılık
(Hukuk) set-off, counterpart
karşılık
response, reply
karşılık
recompense
karşılık
offset
karşılık
response, reaction
karşılık
bargain
karşılık
counterbalance
karşılık
amount paid; equivalent given in return
karşılık
payment
karşılık
equivalent (of a term)
karşılık
as against
karşılık
appropriation, designated fund
karşılık
provisions
karşılık
quittance
karşılık
answer

The dog answers to the name John. - Köpek John adına karşılık veriyor.

She knows better than to answer back to him. - Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır.

karşılık
requital
karşılık
wages
karşılık
counterweigh
karşılık
allowance
karşılık
setoff
karşılık
quid
karşılık
feed back
karşılık
alternate
التركية - التركية

تعريف karşılıklık في التركية التركية القاموس.

Karşılık
annaç
Karşılık
mukabil
Karşılık
ivaz
Karşılık
(Osmanlı Dönemi) MÜCAZAT
karşılık
Bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış, mukabele: "Haykırışlarına etraftan karşılık gelmiyordu."- H. R. Gürpınar
karşılık
Bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel: "Bir buçuk aylığının karşılığı olan üç yüz lira hatırı sayılır bir para idi."- R. H. Karay
karşılık
Cevap, yanıt
karşılık
Bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış, mukabele
karşılık
Bir iş için ayrılmış para, ödenek, tahsisat
karşılık
Bir dildeki bir sözü başka bir dilde aynı anlamda karşılayan söz
karşılık
Bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel
karşılıklık
المفضلات