kanepe

listen to the pronunciation of kanepe
التركية - الإنجليزية
sofa

I don't want to buy this kind of sofa. - Bu tür bir kanepe satın almak istemiyorum.

That sofa is less expensive than this table. - O kanepe bu masadan daha az pahalı.

couch

John stretched out on the couch. - John kanepeye uzandı.

Tom likes to rest on the couch after a long day. - Uzun bir günden sonra Tom kanepede dinlenmeyi sever.

davenport

Tom curled up on the davenport. - Tom kanepede kıvrılmıştı.

ottoman
studio couch
sofa bed
canape
sofa, settee, couch; canapé
lounge
settee
couch, sofa, settee
couches
to couch
chesterfield
kanepe kılıfı
slipcover
kanepe tespit parçası
body fixing plate
kabarık kanepe
chesterfield
iki kişilik kanepe
love seat
التركية - التركية
Genellikle çay ve kokteyler için hazırlanan, peynir, sucuk, salam gibi şeylerle süslenen çok küçük ekmek
üzeri peynir, sucuk, salam gibi şeylerle süslenen çok küçük ekmek
Genellikle çay ve kokteyller için hazırlanan, peynir, sucuk, salam gibi şeylerle süslenen çok küçük ekmek
Birkaç kişinin oturabileceği genişlikte koltuk, çekyat: "Kanepe ile koltuklardan ikisini indirir, aşağıya çekidüzen veririz."- R. H. Karay
çay ve kokteyller için hazırlanan, peynir, suçuk, salam gibi şeylerle süslenen çok küçük ekmek
Birkaç kişinin oturabileceği genişlikte koltuk, çekyat
makat
kanepe
المفضلات