kalkışma

listen to the pronunciation of kalkışma
التركية - الإنجليزية
{i} attempt

Don't attempt to steal other people's belongings! - Diğer insanların eşyalarını çalmaya kalkışma!

Don't attempt to do this by yourself. - Bunu tek başına yapmaya kalkışma.

try
bid
kalkış
departure

He got ready for departure. - O, kalkış için hazırlandı.

We put off our departure because of the rain. - Kalkışımızı yağmur nedeniyle erteledik.

kalkışmak
attempt
kalkış
departure; takeoff, lift-off
kalkış
(Havacılık) airborne
kalkış
start

They were waiting for the signal to start. - Onlar kalkış sinyalini bekliyorlardı.

kalkışmak
presume
kalkış
takeoff

The airplane is ready for takeoff. - Uçak kalkış için hazır.

Bad weather delayed takeoff for two hours. - Kötü hava kalkışı iki saat erteledi.

kalkışmak
commit
kalkışmak
dare
kalkış
take off

Tom watched the helicopter take off. - Top helikopterin kalkışını izledi.

I like watching planes take off. - Uçakların kalkışını izlemeyi severim.

kalkış
lift-off
kalkış
rising; manner of rising
kalkış
liftoff
kalkışmak
essay
kalkışmak
have a stab at
kalkışmak
assay
kalkışmak
engage in
kalkışmak
set off
kalkışmak
to attempt, to try, to dare
kalkışmak
to try to (do something that is beyond one's power or outside one's authority)
kalkışmak
embark
sakın kalkışma
don't you dare to
التركية - التركية
İsyan, ayaklanma, kıyam
Kalkışmak işi
kalkış
Kalkma işi veya biçimi
kalkışmak
Girişmek, başlamak
kalkışmak
Yetenek, imkân ve gücü aşan bir işe girişmek
kalkışma
المفضلات