تعريف kalabalığa في التركية الإنجليزية القاموس.
- crowd
- Several things collected or closely pressed together; also, some things adjacent to each other
There was a crowd of toys pushed beneath the couch where the children were playing.
- To press by solicitation; to urge; to dun; hence, to treat discourteously or unreasonably
- {n} a multitude, mob, fiddle
- {v} to press or set close, swarm, encumber
- To press or drive together; to mass together
- To push, to press, to shove
- To fill by pressing or thronging together; hence, to encumber by excess of numbers or quantity
- When people crowd around someone or something, they gather closely together around them. The hungry refugees crowded around the tractors Police blocked off the road as hotel staff and guests crowded around. = cluster
- To urge or press forward; to force ones self; as, a man crowds into a room
- The lower orders of people; the populace; the vulgar; the rabble; the mob
- To carry excessive sail
- To approach another ship too closely when it has right of way
- a large number of things or people considered together; "a crowd of insects assembled around the flowers"
- To press together or collect in numbers; to swarm; to throng
- {f} gather together, group together; press in
- A particular crowd is a group of friends, or a set of people who share the same interests or job. All the old crowd have come out for this occasion
- kalabalık
- crowd
There was a large crowd in the hall.
- Salonda büyük bir kalabalık vardı.
Go along with the crowd.
- Kalabalık ile birlikte gidin.
- kalabalık
- crowded
The bus was very crowded.
- Otobüs çok kalabalıktı.
The bus was very crowded. I wish I had taken a taxi.
- Otobüs çok kalabalıktı. Keşke bir taksiye binseydim.
- kalabalık
- {i} wilderness
- kalabalık
- {i} huddle
- kalabalık
- flock
- kalabalık
- horde
Tom was surrounded by a horde of screaming fangirls.
- Tom bağıran fanatik kızlardan oluşan bir kalabalık tarafından çevrilmişti.
- kalabalık
- rush hour
The busses are especially crowded during rush hour.
- Otobüsler özellikle işe gidiş geliş saatlerinde kalabalıktır.
- kalabalık
- Host
My host family gave me a hearty welcome.
- Kalabalıki ailem bana sıcak bir karşılama yaptı.
- kalabalık
- {i} drove
- kalabalık
- rabble
- kalabalık
- {i} mob
The furious mob attacked the building.
- Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
The angry mob wanted Jesus killed for blasphemy.
- Öfkeli kalabalık küfür için İsa'nın öldürülmesini istedi.
- kalabalık
- throne
- kalabalık
- throng
- kalabalık
- people
A large crowd of people gathered.
- Kalabalık bir insan grubu toplandı.
It is rude to point at people.
- İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
- kalabalık
- (Argo) wuss
- kalabalık
- full
- kalabalık
- squeeze
- kalabalık
- assemblage
- kalabalık
- regiment
- kalabalık
- dense
- kalabalık
- multitude
- kalabalık
- {i} squash
- kalabalık
- packed
- kalabalık
- jam-packed
- kalabalık
- swarm
- kalabalık
- mass
- kalabalık
- caboodle
- kalabalık
- {i} congestion
- kalabalık
- scrum
- kalabalık
- a crowd
- kalabalık
- crowd, throng, concourse, multitude, crush, horde; crowded, thronged
- kalabalık
- crowd, throng
- kalabalık
- junk, stuff, clutter
- kalabalık
- concourse
- kalabalık
- hive
- kalabalık
- cram
- kalabalık
- press
The crowd pressed toward the gate.
- Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
- kalabalık
- cohort
- kalabalık
- multitudinous
- kalabalık
- populous
What is the most populous city in Wyoming ?
- Wyoming'in en kalabalık şehri nedir?
Istanbul is the most populous city in Turkey.
- İstanbul Türkiye'nin en kalabalık kentidir.
- kalabalık
- crop
- kalabalık
- gathering
There seems to be a big crowd gathering outside our office building.
- Ofis binamızın dışında toplanan büyük bir kalabalık var gibi görünüyor.
A crowd was gathering around him.
- Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
- kalabalık
- legion
- kalabalık
- gaggle
- kalabalık
- spate
- kalabalık
- crush
- kalabalık
- army
- kalabalık
- thronged
- kalabalık
- congested
- kalabalık
- shoal
- kalabalık
- swarn
- kalabalık
- scrummage
- kalabalık
- rushhour