kalınca

listen to the pronunciation of kalınca
التركية - الإنجليزية
thickish
thickly

She spread honey thickly on her toast. - Tostunun üstüne kalınca bal yaydı.

thick

She spread honey thickly on her toast. - Tostunun üstüne kalınca bal yaydı.

kal
{f} remain

Words fly away, the written remains. - Söz uçar, yazı kalır.

Words fly, texts remain. - Söz uçar, yazı kalır.

kal
devolve
kal
hover over
kal
{f} stay

I want to stay here longer. - Burada daha uzun kalmak istiyorum.

I'd like to stay one more night. Is that possible? - Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?

kal
{f} staying

My uncle is staying in Hong Kong at present. - Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.

I'm now staying at my uncle's. - Şu an amcamın evinde kalıyorum.

kal
{f} remaining

There were few students remaining in the classroom. - Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.

The door remaining locked up from inside, he could not enter the house. - Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.

kal
word, talk
kal
snub
kal
remains

He remains calm in the face of danger. - O, tehlike karşısında sakin kalır.

Words fly away, the written remains. - Söz uçar, yazı kalır.

الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kalınca في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kal
Era
kal
Strife
التركية - التركية
Kalına yakın: "Ellerinin parmakları hem uzun hem kalınca idi."- S. F. Abasıyanık
Kalına yakın
KAL
(Osmanlı Dönemi) (A, uzun okunur) Söz
kal
Bir düşünceyi anlatabilmek için art arda söylenen kelime dizisi
kal
Koparma, sökme
kal
Söz, lakırtı, laf
kal
(Osmanlı Dönemi) bir şeyi kökünden çekip koparmak, azletmek
kal
çekirge
kal
Maden külçelerinin eritilip arındırılması
kal
Laf, söz
kal
Söz, lakırdı, laf
kal
Koparma, sökme, kökünden söküp atma
kal
Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi
kal
Söz laf
kâl
(Osmanlı Dönemi) söz
الإنجليزية - التركية

تعريف kalınca في الإنجليزية التركية القاموس.

KAL
(Askeri) kritik unsurlar listesi (key assets list)
kalınca
المفضلات