The wall around the hut was made of human bones and on its top were skulls.
- Kulübe etrafındaki duvar insan kemiklerinden yapılmış ve onun üstünde kafatasları vardı.
She keeps a human skull on her desk.
- O, masasında bir insan kafatası tutuyor.
The majority of animals have skulls.
- Hayvanların çoğunun kafatası vardır.