Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
We men are used to waiting for the women.
- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
He always has luck with the ladies.
- Kadınlarla şansı hep yaver gider.
Where is the ladies' room? I want to wash my hands.
- Kadınlar tuvaleti nerede? Ellerimi yıkamak istiyorum.
The home is the woman's world, the world is the man's home.
- Ev kadınların dünyasıdır, dünya erkeklerin evidir.
Where did you see the woman?
- Kadını nerede gördün?
Iran balks at release of American woman.
- İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
He wanted female companionship.
- O kadın arkadaşlık istedi.
Do you prefer a male or female doctor?
- Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?
The women really gave it their utmost.
- Kadınlar gerçekten ellerinden geleni yaptılar.
Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
- Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
She shot a warm smile at the old lady.
- O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
Women and girls would cross over the street rather than meet him.
- Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
The little girl grew into a beautiful woman.
- Küçük kız güzel bir kadın oldu.
I'm a married woman now.
- Ben şimdi evli bir kadınım.
Tom found out that Mary was a married woman.
- Tom, Mary'nin evli bir kadın olduğunu öğrendi.
Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.
Tom thinks that women always tell their best friends everything.
- Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.
That woman must be his wife.
- Şu kadın onun karısı olmalı.
He left his wife and shacked up with a woman half her age.
- O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.
She shot a warm smile at the old lady.
- O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
That poor lady is disabled.
- Şu zavallı kadın engelli.
At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear.
- Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.
Mary is a femme fatale.
- Mary bir baştan çıkaran kadın.
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.