kadınlaştırma

listen to the pronunciation of kadınlaştırma
التركية - الإنجليزية
feminization
The development of female sex characteristics
The act of feminizing, or the state of being feminized
the process of becoming feminized; the development of female characteristics (loss of facial hair or breast enlargement) in a male because of hormonal disorders or castration
{i} act of making feminine; process of becoming feminized; taking on of female sexual characteristics; acquiring female characteristics by the male (also feminisation)
kadın
woman

Iran balks at release of American woman. - İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.

The woman eats an orange. - Kadın bir portakal yiyor.

kadın
female

She will be the first female Japanese astronaut. - O ilk Japon kadın astronot olacak.

Do you prefer a male or female doctor? - Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?

kadın
women

The women really gave it their utmost. - Kadınlar gerçekten ellerinden geleni yaptılar.

Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering. - Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.

kadın
broad
kadın
{i} she

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

She kept her valuables in the bank for safety. - Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.

kadın
{i} hen

I was looking at a pretty hen. - Ben güzel bir kadına bakıyordum.

kadın
{i} Jane
kadın
girl

This girl has become a woman. - Bu kız bir kadın oldu.

Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman. - Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.

kadın
married woman

I'm a married woman now. - Ben şimdi evli bir kadınım.

Tom continued his relationship with that married woman. - Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.

kadın
eve

Every Jack must have his Jill. - Her erkeğin bir kadını olmalıdır.

Tom thinks that women always tell their best friends everything. - Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.

kadın
wife

That woman is his wife, I think. - Sanırım, o kadın onun karısıdır.

He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve. - Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.

kadın
petticoat
kadın
lady

The old lady got down from the bus. - Yaşlı kadın otobüsten indi.

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

kadın
bird
kadın
skirt

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

kadın
femme

Mary is a femme fatale. - Mary bir baştan çıkaran kadın.

kadın
moll
kadın
the woman
kadın
(Argo) pussy
Kadınlaştırmak
(Tıp) feminize
kadın
dame
kadın
lady's

The lady's wish is my command. - Kadının isteği benim emrimdir.

kadın
good at housekeeping
kadın
feme
kadın
gyno
kadın
distaff
kadın
gynous
kadın
prov. a title used after the names of older women
kadın
woman; married woman; lady; servant; female
kadın
(Konuşma Dili) cleaning woman; maid
kadın
woman who has lost her virginity
kadın
womenfolk
kadın
womankind
kadın
drag
kadın
ma
التركية - التركية

تعريف kadınlaştırma في التركية التركية القاموس.

Kadın
karı
Kadın
eksikli
Kadın
bayan
Kadın
dişi
Kadın
hatun
Kadın
eksik etek
Kadın
(Hukuk) ZENNİ
Kadın
avrat
Kadın
zen
kadın
Bayan anlamında kullanılan bir unvan
kadın
Tahta kab
kadın
Bayan: "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için, herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu."- B. Felek
kadın
Hizmetçi
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı: "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler."- A. Ş. Hisar
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı
kadın
Evlenmiş kız
kadın
Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan
kadınlaştırma
المفضلات