Tom was the one who helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmam için bana yardım eden kişiydi.
Tom helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmama yardım etti.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
Brian regrets starting a relationship with her and wants to escape from her.
- Brian onunla bir ilişki başlattığına pişman ve ondan kaçmak istiyor.
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
We must lose no time in escaping.
- Kaçmada zaman kaybetmemeliyiz.
Brown and his friends were forced to flee.
- Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
I wanted to run away with you.
- Sizinle kaçmak istedim.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
Brian regrets starting a relationship with her and wants to escape from her.
- Brian onunla bir ilişki başlattığına pişman ve ondan kaçmak istiyor.
Tom checked his wallet to see how much money he had.
- Tom kaç parası olduğunu görmek için cüzdanını kontrol etti.
You had better ask him in advance how much it will cost.
- Kaça mal olacağını ona peşinen sorsan iyi olur.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
I just had to get away.
- Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
Tom lost no time in getting away.
- Tom kaçmak için hiç zaman kaybetmedi.
Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
- Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
We seem to have escaped from danger.
- Biz tehlikeden kaçtık gibi görünüyor.
How many kids do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How old is your oldest son?
- En büyük erkek evladın kaç yaşında?
How many children do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
I wanted to run away with Tom.
- Tom'la kaçmak istedim.
I wanted to run away with her.
- Onunla kaçmak istedim.
How many pens do you have?
- Kaç tane dolma kalemin var?
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
Tom absconded with millions of dollars from his company and is living a life of luxury on an island in the Mediterranean.
- Tom şirketten milyonlarca dolar ile kaçtı ve Akdeniz'de bir adada lüks bir hayat yaşıyor.
Tom absconded with all the money donated for earthquake relief.
- Tom deprem yardımı için bağışlanan tüm parayla birlikte kaçtı.
Tom helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmama yardım etti.
Tom was the one who helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmam için bana yardım eden kişiydi.
Why did you run off to Boston?
- Neden Boston'a kaçtın?
It's too late to shut the barn door after the horse has run off.
- At kaçtıktan sonra ahır kapısını kapatmak için çok geç.
The prisoners are escaping!
- Mahkumlar kaçıyorlar!
Gas was escaping from a crack in the pipe.
- Borudaki bir çatlaktan gaz kaçıyordu.
Did you see anyone run away?
- Birinin kaçtığını gördün mü?
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
Jews fled the Spanish Inquisition and took shelter in Ottoman Empire in the fifteenth century.
- Yahudiler, İspanyol Engizisyonundan kaçtılar ve onbeşinci asırda Osmanlı İmparatorluğu'na sığındılar.
He resigned and fled the country.
- İstifa etti ve ülkeden kaçtı.
Run, Tom. Get out of here!
- Kaç Tom. Çık buradan!
What time did you get out of bed yesterday?
- Dün saat kaçta yataktan çıktın?
Twenty sparrowhawks flee before an owl.
- Yirmi atmaca bir baykuşun önünde kaçtı.
I think, therefore I flee.
- Sanırım, bu yüzden kaçarım.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
She's beautiful, that's true—but once she opens her mouth, you'll only want to get away!
- O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.
I had to get away from Boston.
- Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
Excess of politeness is annoying.
- Kibarlığın aşırıya kaçması can sıkıcı.
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
Why don't we just elope?
- Biz neden sadece kaçmıyoruz?
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
I wanted to run away with Tom.
- Tom'la kaçmak istedim.