kızla

listen to the pronunciation of kızla
التركية - الإنجليزية
girl
A queen (the playing card.)* Weisenberg, Michael (2000) . MGI/Mike Caro University. ISBN 978-1880069523
a girlfriend

I'm going to meet my girl over there.''.

A young female (in contrast to boy), usually a child or adolescent

Amanda is a girl of 16.

a daughter

Your girl turned up on our doorstep.

A boy with girl-like qualities, especially squeamishness

Stop being such a girl and punch back.

{n} a female child, a young woman
dziewczyna [jeff-CHEE-nah] Read the pronunciation Jeff Chee? Nah! Repeat Date of entry: 7 April 2000
A term of endearment. See usage notes
a female human offspring; "her daughter cared for her in her old age"
A roebuck two years old
a youthful female person; "the baby was a girl"; "the girls were just learning to ride a tricycle"
A queen (the playing card.)
la chica, la muchacha; little girl, la ni?a
a girl or young woman with whom a man is romantically involved; "his girlfriend kicked him out"
A female servant; a maid. See usage notes
A female servant; a maidservant
Young women are often referred to as girls. This use could cause offence. a pretty twenty-year old girl
asa grace: bethi grain: chu goodbye: nefek
a friendly informal reference to a grown woman; "Mrs
a young woman; "a young lady of 18" a friendly informal reference to a grown woman; "Mrs
kız
girl

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me. - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.

kız
{i} bird

This little girl let the birds escape. - Bu küçük kız kuşların kaçmasına izin verdi.

Why is this bird called a robin redbreast? - Bu kuşa neden kızılgerdan diyorlar?

kız
daughter

His daughter is eager to go with him anywhere. - Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.

The Joneses love their daughter. - Joneslar kızlarını sever.

kız
judy

That girl whose hair is long is Judy. - Saçı uzun olan kız Judy.

That girl who has long hair is Judy. - Uzun saçlı o kız Judy'dir.

kız
skirt

Girls are wearing short skirts these days. - Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.

These girls use white skirts. - Bu kızlar beyaz gömlek kullanıyor.

kız
queen

I've got a queen of hearts. - Benim bir kupa kızım var.

There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter. - Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.

kız
resent

I feel resentment against your unwarranted criticism. - Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.

Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him. - Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.

kız
lass
kız
bridle up
kız
wench
kız
picture card
kız
virgin

Most virgins have an intact hymen. - Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.

I want to marry a virgin girl. - Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.

kız
bridle at
kız
puss
kız
gırl

Betty is a pretty girl, isn't she? - Betty güzel bir kızdır, değil mi?

I sometimes wonder if I am a girl. - Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.

kız
country girl
kız
girl's
kız
chick

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

kız
female

Tom has a lot female friends. - Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.

That female student is American. - O kız öğrenci Amerikalıdır.

kız
(iskambil) queen
kız
Miss

I'm beginning to miss my girlfriend. - Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.

I miss my little sister. - Küçük kız kardeşimi özlüyorum.

kız
maid

What's your mother's maiden name? - Annenin kızlık soyadı nedir?

What's your wife's maiden name? - Karınızın kızlık soyadı nedir?

kız
maiden

Mary went back to using her maiden name. - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.

Mary's maiden name is Jackson. - Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.

kız
virgin, maiden
kız
lassie
kız
chicken

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

Tom loves fried chicken. - Tom, kızarmış tavuk seviyor.

kız
babe
kız
playing cards queen
kız
bunny

Tom gave his daughter a stuffed bunny. - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.

Mary wore bunny slippers. - Mary kız terlikleri giydi.

kız
gal
kız
girl; daughter, girl; queen; virgin, maiden
kız
jenny
kız
colleen
kız
sheila
kız
jill

Jill is the only girl in our club. - Jill Kulübümüzde tek kız.

kız
demoiselle
prensin halk tabakasından bir kızla evlenmesi
morganatic marriage
التركية - التركية

تعريف kızla في التركية التركية القاموس.

Kız
bint
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından seslenilirken kullanılır
kız
Dişi
kız
Dişi çocuk
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü: "Sesleri işitiyor musun, kızım?"- F. R. Atay. İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
Dişi çocuk: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire: "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim."- B. R. Eyuboğlu
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire
kızla
المفضلات