Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

kızarmış

listen to the pronunciation of kızarmış
التركية - الإنجليزية
roasted
angry
fried

On the table, there was a plate with three fried eggs on it. - Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.

I don't like fried fish. - Kızarmış balığı sevmem.

red

Your eyes are red from crying. - Gözlerin ağlamaktan kızarmış.

Her eyes were red from crying. - Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.

bloodshot
blotchy
grilled

Do you know how to make a grilled cheese sandwich? - Kızarmış peynirli sandvicin nasıl yapıldığını biliyor musun?

glowing
reddened
erubescent
saute
roast

Roast beef is usually accompanied by Yorkshire pudding. - Genellikle kızarmış bifteğe Yorkshire pudingi eşlik eder.

Is roast chicken on the menu tonight? - Kızarmış tavuk bu gece menüde mi?

kızarmış patates
French fries
kızarmış ekmek
toast

I prefer coffee and toast for breakfast. - Kahvaltıda kahve ve kızarmış ekmek tercih ederim.

Tom ate three eggs and a slice of toast. - Tom, üç yumurta ve bir dilim kızarmış ekmek yedik.

kızarmış ekmek parçaları
crouton

The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts. - Salata; zeytinyağı, kızarmış ekmek parçaları ve fındık olmadan eksiktir.

Tom bought some croutons. - Tom biraz kızarmış ekmek parçaları aldı.

kızarmış hamur tatlısı
crumpet

He is eating a crumpet. - O bir kızarmış hamur tatlısı yiyor.

kızarmış patates
fried potatoes
kızarmış pırasa
braised leeks
kızarmış ve sulu gözler
rheumy eyes
yüzü kızarmış
florid
kızar
{f} fried

On the table, there was a plate with three fried eggs on it. - Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw. - Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

kızar
become red
biftek kızarmış patates
steak with fried potatoes
biftek kızarmış patates ile rica ediyorum
I'll have a steak with fried potatoes
güneşte kızarmış
sunburnt
güneşte kızarmış
sunburned
kızar
fry

Tom offered Mary a French fry and she took one. - Tom Mary'ye bir Fransız kızartma sundu ve o bir tane aldı.

It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel. - Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.

peynirli kızarmış ekmek
Welsh rarebit
peynirli kızarmış ekmek
Welsh rabbit
utançtan kızarmış
shamefaced
utançtan kızarmış yüz
a face suffused with blushes
yağda kızarmış
fried
yüzü kızarmış
abashed
yüzü kızarmış
ablush
التركية - التركية
kızarık
kızarmış
المفضلات