kızaran

listen to the pronunciation of kızaran
التركية - الإنجليزية
erubescent
{s} blushing, becoming red
Red, or reddish; blushing
kızar
{f} fried

Tom loves fried chicken. - Tom, kızarmış tavuk seviyor.

On the table, there was a plate with three fried eggs on it. - Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.

kızar
become red
kolay kızaran
rubicund
kızar
fry

It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel. - Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.

Tom burned his fingers on a hot frying pan. - Tom sıcak bir kızartma tavasında parmaklarını yaktı.

yüzü kızaran
blushing
kızaran
المفضلات